Amasya elmasının, Yafa portakalının, Brezilya kahvesinin bile, yetişmek için tabiattan istedikleri toprak ve iklim hususîlikleri içinde birer vatanı olduğu halde, lisan gibi, tarih ve an'ane gibi yüzde yüz millî şartların mihrakı ortasından fırlayan san'atkâr, muhitine hiçbir tesir borçlu olmayan, köksüz ve topraksız bir semâvî tayf, san'at da yerini, yurdunu, ikametgâh tezkeresini kaybetmiş, hududdan hududa sürülen bir serseri heyecan mıdır? Shakespeare'in milletlerarası kıymeti, onun İngiliz olmasına mâni değildir; bu şöhret herhangi bir İngilizin İngiliz olmak gururunu azaltmıyor, çoğaltıyor ve herhangi bir Siyamlıya, beşeriyetin malı olduğu söylenen Hamlet müellifiyle bir İngiliz kadar öğünmek hakkını vermiyor. 
Cumhuriyet, 13 Temmuz 1939
      
             -
            Sanat-Edebiyat-Tenkit -
            Sayfa 33
          
          Türü
          Deneme
              Sayfa Sayısı
              324
          Baskı Tarihi
              1999
          Baskı Sayısı
              2. Baskı
          Basım Yeri
              İstanbul
          Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.
      
    