Korkunç bir manzaraydı. Kötü koku dünyayı kaplamıştı. Ben ne zamandan beri bir köşede bu şaşırtıcı kıyamet yüzünden yerine mıhlanıp gözümü kırpmadan durduğumu hatırlayamaz halde, havadaki kötü kokudan kendime geldim. Dayanamayıp kaçtım. Bakir ve temiz bir sahaya geldim ve maveranın arı ve berrak kalbine gömüldüm. O bataklıktan fersahlarca uzak olan puslu ve fezanın bir köşesinde oturmuş, gördüklerimi düşünüyordum. Birden bire, korkudan neredeyse yüreğim yarılacaktı! "Onu da bu kötü kokulu kara çamurdan mı yapacaklar?"
Fırtınada sürüklenen sığınmamış bir kuşun aceleciliğiyle, sersemleyerek kalktım ve sonsuzluk sahrasına yöneldim. Tertemiz melekût ülkesinin her yanını dolaştım. Korku içindeki deliler gibi, gözlerim gözyaşından yanarken her adım başı oturuyor, tek sahip olduğu altın parasını kaybetmiş yoksul bir kör gibi, sürekli akan gözyaşının kararttığı gözlerle toprak üzerinde elimi gezdiriyor, hiç beklemeden orayı terk ediyor, bir başka köşeye gidiyor, yine onun çamuru için toprak arıyordum.
Çok zaman böyle geçti. Orada bir gün mü geçti yoksa bir yıl mı, bir asır mı bilinmez. Çünkü Tanrı daha zamanı yaratmamıştı. Fakat zor ve uzun bir arayış olduğunu biliyorum.
      
             -
            Çöle İniş (Hubut - Kevir) -
            Sayfa 38
          
          Türü
          Diğer
              Sayfa Sayısı
              527
          Baskı Tarihi
              Eylül 2010
          ISBN
              978-605-5482-00-8
          Baskı Sayısı
              0. Baskı
          Basım Yeri
              Ankara 2010
          Mütercimi
              Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
          Orijinal Adı
              Hubut der Kevir
          Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
      
    