Türü
Roman
Sayfa Sayısı
350
Baskı Tarihi
2013
Yazılış Tarihi
1948
ISBN
978-975-07-1283-8
Baskı Sayısı
38. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Ayça Sabuncuoğlu
Mütercimi
Celâl Üster
Orijinal Adı
Nineteen Eighty Four
Parti'nin dünya görüşü, onu hiç anlayamayan insanlara çok daha kolay dayatılıyordu. (...) Her şeyi yutuyorlar ve hiçbir zarar görmüyorlardı çünkü tıpkı bir mısır tanesinin bir kuşun bedeninden sindirilmeden geçip gitmesi gibi, yuttuklarından geriye bir şey kalmıyordu.
Geçmişin silinmesi
Ona anlatmaya çalışmıştı. "Bu apayrı bir durumdu. Birinin öldürülmesinden çok daha ciddi bir durum söz konusuydu. Geçmişin resmen silinip yok edildiğini kavramıyor musun? Geçmiş yalnızca şu cam parçası gibi, üstünde hiçbir şey yazmayan nesnelerde yaşıyor. Artık Devrim'le, Devrim'den önceki yıllarla ilgili hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Bütün kayıtlar ya yok edilmiş ya da çarpıtılmış, bütün kitaplar yeniden yazılmış, bütün resimler yeniden yapılmış, bütün heykeller, sokaklar ve yapılar yeniden adlandırılmış, bütün tarihler değiştirilmiş. Üstelik bu işlem her gün, her dakika uygulanmaya devam ediyor. Tarih durdu. Partinin her zaman haklı olduğu sonsuz bir şimdiden başka bir şey yok. Geçmişin çarpıtıldığını biliyorum, ama bu çarpıtmaları ben yaptığım halde asla kanıtlayamacağım. İş bittikten sonra geride tek bir kanıt kalmıyor. Tek kanıt kafamın içinde ve benim anılarımı paylaşacak bir kişi daha var mı bilmiyorum. Hayatım boyunca yalnızca bir kez gerçek, somut bir kanıt geçti elime, o da olaydan yıllar sonra.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
152
Baskı Tarihi
2011
ISBN
9789944756938
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Işık Ergüden
Saramago'nun ölmeden önce yazdığı son romanı...
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva'nın oğlu, kardeş katili, "sürgün ve gezgin" Kabil'le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit'in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.
Efendiyi Öldüremediği İçin
Öldürülen evlatlarının kaybını telafi etmek için bir oğul doğurma işi yine adem'le havva'ya düşmüştü, ama hayatta neden ve niçin olduğunu bilmeden çocuk yapmaktan başka hedef olmaması pek üzücü. Nihai bir hedefe, son nedene inananlar, "soyu sürdürmek için" derler; oysa ki bu soyların ne olacağına dair hiç bir fikirleri yoktur ve sanki evrenin biricik ve nihai umuduymuş gibi, soyun neden sürmesi gerektiği sorusunu kendilerine hiç sormamışlardır. Efendi'yi öldüremediği için habil'i öldüren kabil kendi cevabını zaten vermişti. Bu cevap, bu adamın gelecekteki yaşamında hayra yorulacak bir şey hiç değildi.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
152
Baskı Tarihi
2011
ISBN
9789944756938
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Işık Ergüden
Saramago'nun ölmeden önce yazdığı son romanı...
José Saramago ölümünden önce yazdığı ve yayımlandığı ülkelerde büyük tartışmalara yol açan son romanında insanlığın kutsal kitaplardaki başlangıcına geri dönüyor.
Adem ile Havva'nın oğlu, kardeş katili, "sürgün ve gezgin" Kabil'le çıkılan bu yolculuk, Eski Ahit'in loş ve tekinsiz diyarlarında, zaman ve mekân kavramlarını altüst ederek, süreğen bir şimdiki zaman içinde, edebiyatla felsefenin kesiştiği dar alanlarda dolaştırıyor okuru.
Kardeşine ne yaptın
..yani kalleşçe bir taammüdle, kardeşini kendi elleriyle öldürdü. Tam o anda, yani olup bitene göre gecikerek, efendi'nin sesi çınladı, yanlızca sesi çınlamakla kalmadı, kendisi de bizzat göründü. Bunca uzun süre hiç sesi soluğu çıkmamışken, şimdi belirivermişti; bu iki kardeşin bahtsız anne babasını cennet bahçesinden kovduğundaki gibi giyinmişti. "Kardeşine ne yaptın?" diye sordu ve kabil ona başka bir soruyla cevap verdi.
Türü
Araştırma
İnsanlığın Medeniyet Destanı, Batı hegomanyasını reddeden gerçek bir dünya medeniyetleri tarihidir. Bu kitap, tarihi kaçırılmış fırsatlarını ve insanın kaybedilmiş boyutlarını bizimle birlikte aramaya katılmak isteyen kimselere sesleniyor. Bu kitabın yönü geçmişe değil, geleceğe dönüktür. Kültür imtiyazına sahip olmayanlara bu kitap, ona erişme arzusu verecektir. Bu imtiyaza sahip olup da, “klâsik önyargı”nın kendisini Batı ile sınırladığı kimselerde ise bu eser, büyük ihtimalle, bir öfke, belki de bir skandal doğuracak, ama yine de kendilerinde bir açılma, evrensel bir bakış açısı, diğer medeniyetlerle bir yardımlaşma arzusu uyandıracaktır.
Nil
Gururlarından ve kabirlerinin zenginliklerinden geriye ne kaldı? Onlar, altınların ve kıymetli taşlarında ötesinde, öldüklerinde bile savaşçılarını ve hizmetçilerini muhafaza etme hırslarıyla, kil veya ağaçtan heykelciklerle bir halkın gündelik hayatını yeniden yaşattılar. Böylece de, orudları, kürekçileri, çiftçileri, duvarcılarıyla, yün eğiren karıları ve kralın mezarına oyuncaklarını bile taşıyan çocuklarıyla... ölmüşlerin bu kibri, dirilerin emeğinin ne olduğu konusunda bizi aydınlatmış oldular...
Rasim niye hapiste?
Sonunda fare ile oynamak Rasim'e zevk vermez olmuştu... Hem kendisine hastalık falan da bulaşabilirdi.
Bu hayvanı öldürmeliydi.
Ama Rasim bu!...
Öyle yaptığı bir işi herkesin yaptığı gibi yapar mı hiç?.
Hemen bir ucunu elinde tuttuğu ipliği ahırın kenarındaki çiviye bağladı. Kaçmak istiyen fare her didinişinde bacağındaki iplik yüzünden başarısız kalıyordu.
Rasim bu arada eve girip, elinde bir şişe ile geri dönmüştü. Zavallı hayvanın üzerine şişedeki azyağını döküp kibriti çaktı. Bu anda hem iplik hem fare yanmaya başlamıştı. İplik koptu. Alevlerin verdiği acı ile Cizik... cizik... diye sesler çıkaran fare kendini kurtarabilmek ümidiyle ahırın yanındaki kuru otların arasına dalıverd, işte ne olduysa o saniyeden sonra oldu. Otlar birden bire tutuşmuştu.
Ne yapacağını şaşıran Rasim çareyi kaçmakta bulmuştu.Oysa hızla yayılıp, gelişen ahşap evleri tutuşturmuştu Hasta yatmakta olan zavallı Latife hanım yaramaz oğlunun yaktığı alevler yüzünden bağıra bağıra kül olmuştu
Şimdi Rasim Annesiz...
Hapiste yatıyor...
Rasim üzgün sözlerle şöyle dedi.
Ahh ben ne yaptım Ben annemi yaktım onun hakkını nasıl ödeyeceğğim diye ağladı
Neden Altını Çizdim?
Bunu söyleyen adam kendini anadolu'da da temelsiz hissedebilir miydi acaba?
Suriye
(Suriye'de)Yollarda sarı ve zayıf halk selama duruyor. Bir gün kurmaybaşkanı bana demişti ki:
- Suriye'de bizim ne kadar temelsiz olduğumuzun en iyi misali nedir, bilir misiniz?
Yüzüne baktım.
- Şu sekiz yaşında çocuğun korkudan, bana selam duruşu!
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
419
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1935
ISBN
978-975-07-0776-6
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Orijinal Adı
The Clown and His Daughter
Sinekli Bakkal, Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır. Birçok yabancı dile çevrilen roman, 1942'de CHP Roman Armağanı'nı kaz
Bir İstanbul tasviri
Galata Köprüsü'nü yürüyerek geçtiler. Tepelerinde İstanbul'un öz göğü bir Bizans mozaiki, bir tavus gibi mavi, bir tek bulut yok. Gökyüzünde kaynayan sarı ışık kazanı yere altın şua akıtıyor. Her şeyin üstünde bu altın aydınlık. Sol taraflarında Haliç. Üstünde yelkenler, direkler sarı ışıkta titreşiyorlar. Sağ taraflarında Boğaziçi vapurları, kayıklar, salapuryalar yeşil suların üstünde oynaşıyor. Köprü'nün üstünden askerî bir bando geçiyor. Bütün halk ayağını uydurmuş arkasından yürüyor.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
126
Baskı Tarihi
2011
ISBN
978-975-509-690-2
Basım Yeri
Ankara
Mütercimi
Ali Aydoğan
Orijinal Adı
Treasure Island
Hana gelen adam
Sıradan geçen günlerimiz, hana iri yarı bir adamın gelmesiyle bozuldu. Aradan yıllar geçmesine karşın, o günü ve adamı dün gibi anımsıyorum. Sağ ayağında derin bir yara iziyle dikkat çekiyordu. Üstü başı çok pisti. Yara bere içindeki nasırlı ellerinin derisi kirden görünmüyordu. Uzun zamandır yıkanmadığı açıkça belli olan kirli yağlı saçları, paltosunun yakasını örtecek kadar uzundu.
Öğrenci Saçma Sınavı
... ''Herkesi inandıracağız kralım! Herkesi harika bir eğitim verdiğimize inandıracağız! Bir de zaten, televizyonla internetle falan, milletin beyni epey uyuşmuş olacağından, akılları pek başlarında olmayacak. Hem bir Öğrenci Saçma Sınavı yapacağız ki evlere şenlik!''
''Efendim...'' diye araya girmiş filologbaşı, ''Kaybetmekte olduğum prestiji kurtarmak adına şu açıklamayı yapmama izin verin: Öğrenci Saçma Sınavı, her yıl düzenli olarak yapılan bir sınavdır. Yüz binlerce ayrıntıdan sorumlu tutulan öğrencilerin, pestilini çıkarmak için yapılır. Bazı dilbilimciler, öğrencileri bir şehirden bir başka şehire saçıp savurduğu için böyle adlandırıldığını söylerken; bazı dilbilimciler de, sınavın bizzat kendisinin saçma olması sebebiyle bu adı aldığını iddia etmişlerdir.''
israilin duvarlarına gerilla bildirileri
Ey israiloğulları, gurura kapılmayınız
Saatlerin akrepleri durduysa da, dönmesi lazım
Yeryüzünü gaspetmeniz korkutmuyor bizi
Kartalların kanatlarından düşen tüy
uzun susuzluk korkutmuyor bizi
Kayaların kalbinde hep kalacak su
Orduların bozguna uğrattınız ama
bilinçleri yenemediniz
Tepelerinden kestiniz ağaçları
kökleri kaldı...