Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar bilinmez...

Mavro içini çekti. (babam) "Adam öldürmeyi zanaat edinmekte adamlık yok!" derdi, "Akıllı adam ömrü boyu kılıç taşımaz" derdi, "Hamallıktır" diye gülüverirdi. "Kılıç hamallarının çoğu kancık olur, oğlum Mavro, zartına zurtuna bakma sen," derdi. "Kılıç kılıcı çeker üstüne... 'Ölmeyeyim' dersen, atik davranıp karşısındaki öldüreceksin... Atik davranıp öldürmeninse çizgisi çok bulanıktır... Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar, bilinmez!" derdi. "Silahşörlükte Kahpelikle adam vurmaya da bir kez başlayan, hiç iflah olmaz!" derdi rahmetli...

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
242
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Bordo Siyah

Gökalp'in dilde sadeleştirme çalışmalarına karşı tutumu 2

Türkçeyi ıslah için bu lisandan bütün arabi ve farsi kelimeleri değil,umum arabi ve farsi kaideleri atmak.Arabi ve farisi kelimelerden de Türkçesi olanları terkederek ,Türkçe bulunmayanları lisanda yerinde bırakmak

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
242
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Bordo Siyah

Gökalp'in dilde sadeleştirme çalışmalarına karşı tutumu

İkdam gazetesi etrafında toplanan bu Türkçülerden özellikle,Fuat Raif Bey'in Türkçeyi sadeleştirmek hususunda yanlış bir kuramı takip etmesi,Türkçülük cereyanının kıymetten düşmesine sebeb oldu.Bu yanlış kuram arılaştırma fikriydi. Arılaştırma,lisanımızdan Arap,Acem cezirlerinden(köklerinden) gelmiş bütün kelimeleri çıkararak,bunların yerine Türk kökünden gelmiş eski kelimeleri,yahut Türk cezrinden yeni edatlarla yapılacak yeni Türk kelimelerini yerine koymaktan oluşur.Bu kuramın fiili tatbikini göstermek üzere yayımlanan bazı makaleler ve mektuplar zevk sahibi olan okuyucuları tiksindirmeye başladı.Halk lisanına geçmiş olan arabi ve farisi kelimeleri, Türkçeden çıkarmak,bu lisanı en canlı kelimelerden,dini, ahlaki,felsefi tabirlerden mahrum edecekti. Türk kökünden yeni yapılan kelimeler, dilbilgisi kurallarını birbirine karıştırmaktan başka, halk için yabancı kelimelerden daha yabancı,daha meçhuldü.Bundan ötürü bu hareket lisanımızı sadeciliğe,açıklığa götürecek yerde ,anlaşılmazlığa ve karanlığa doğru götürüyordu.Bundan başka doğal kelimeleri atarak,onların yerine yapay kelimeler koymaya çalıştığı için,hakiki bir lisan yerine yapay bir Türk Esperantosu oluşturuyordu.Memleketin ihtiyacı ise böyle bir yapma Esperantoya değil,bildiği ve anladığı alışılan ve yapay olmayan kelimelerden olma bir müdahame(anlaşma) vasıtasına idi.İşte bu sebepten dolayı İkdamdaki tasfiyecilik akımından,fayda yerine zarar meydana geldi.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
261
Baskı Tarihi
aralık 2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-975-473-032-6
Baskı Sayısı
17. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
beyan
Editörü
ravza matbaası

Sömürü

Sömürünün en tipik kahramanlarından birisi olan Firavun, ezdiği insanların sadece maddi varlıklarına değil,düşünce yargılarına bile göz koymuştu. "Musa'nın rabbine inandık" deyip secdeye varınca Firavun şöyle bağırmıştı: "Ben size izin vermeden mi inandınız?

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Odak Noktası

1960'ların başlarında bir çok insan, hayatta en önemli şeyin dürüstlük, çalışkanlık, gayretlilik, vefakarlık ve başkalarına saygılı davranmak olduğunu söylerdi. mutlu olup olmadığımı hatırlamıyorum bile. bu elbette ki 'mutlu değildik' demek değil, sadece odak noktamız bu değildi.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Sıhhat dolandırıcısı

DOKTOR Latince'de ÖĞRETEN, OKUTAN anlamına geldiği gibi kalıplaştıran, DOGMATİZE eden anlamına da gelir. Günümüzde hiçbir memleketin doktorları, hiç kimseye bir şey öğretmediklerine, okutmadıklarına göre, kelimenin ilk iki anlamı zamanla ufalanıp kaybolmuş yerine son, belki de asıl anlamı yani DOGMACI anlamı yaşamakta bulunmuştur.(Bizde bu iş, biraz daha kitaba uygun bulunmaktadır. Çünkü Tıbbiye'den, son yüzyıldır hekim anlamına doktor çıkacağına, sürüyle politikacı, şair, yazar, iş adamı, hepsinden yaygını da, rapor tüccarı, sıhhat dolandırıcısı yetişmektedir ki, bunun da ayrıca üstünde durulmaya değer.)

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Ahmaklık

Ne yazık ki ahmaklık ilahi bir lütuf olup çabayla vuslatına erilemez. İnsan kendisini öldürebilir ama sadece gerektiği kadar anlamaya karar veremez.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Doktor - Hekim

Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı öncesinin Hitler Almanyası tutkunluğumuz sonunda, birçok eşraf ve ayan çocuklarımız, ağa, efendi, bey, paşa belinden inmelerimiz özel liseleri bitirip burs alıp Almanya'ya atlayıp, oranın ünlü birahanelerinde epey hüner gösterip başka zanaatların da doktorluklarını, sözgelimi, tarım, hesap, hayvancılık, hatta hokkabazlık, gübrecilik, domuzculuk zanaatlarında da doktorluk elde etmişlerse de, genellikle bu doktor lafı, hekim takımının üstünde kalmıştır.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.

Hadî Esrar

Din ona, dünyanın ve içindeki her şeyin tümüyle pislikten ibaret olduğunu, temiz kalpleri ve yüce ruhları aldatamadığını, bu bataklıkta pis sularla kendinden geçip sevinen kurtçuklardan başka bir şey olmadığını öğretmişti. Böylece ne aldatılmak ne de çamurlara bulanmak istemeyen o, şehri ve şehrin gürültü patırtısını terk etti. Gözleri intizarda bırakıp, onun gibisinin gelişini asla beklemeyen bir köye geldi.