Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9755393226
Baskı Sayısı
0. Baskı
İstenmeyen yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar. Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı. Yalanlar ve yalanlar. Nefret ve öfke.
İlk kez yayımlandığı 1996'dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni bin yılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser dayanışma gruplarında arayan genç bir adam.
Uykusuzluk
Uykusuzluk böyledir işte. Her şey çok uzaklardadır, bir kopyanın kopyası gibi. Dünyayla arana öyle bir mesafe sokar ki, ne sen bir şeye dokunabilirsin ne de bir şey sana.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html
Belanın hacmi, sabrın ölçüsü
Belanın hacmine göre sabır iner. Kim bela anında baldırına vurursa ameli boşa gitmiştir.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html
Melek
Allah'ın her gün şöyle diyen bir meleği vardır: "Ölmek için doğun, yok olması için toplayın, harap olması için inşa edin."
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html
Taşlarla sınanmak
Allah ilk peygamberden son peygambere kadar bu dünyada gelmiş geçmiş bütün peygamberleri ne kimseye zararı ne de faydası dokunan, görmeyen, duymayan taşlarla denedi. O hürmete vacip olan evini "insanlar için kıyam yeri" kıldı. Sonra onu, yeryüzünün taşı toprağı az; ot bitmez, susuz, dar bir vadisine koydu. Sarp dağlar arasında savrulanlar Allah'a sığının.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
ISBN
9789759014179
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Ahmet Çelen
http://www.islamkutuphanesi.com/turkcekitap/online/nehculbelaga_all/nehc.html
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
Ocak, 2011
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Zeynep Berktaş
Nevin Meriç'in, Ayşe hanım ile yaptığı söyleşi kitabı...
Bu kitap, Cumhuriyet'in ilk döneminde tıp eğitimi alıp doktor olan Ayşe Hümeyra Ökten'in günümüz gençlerine örnek niteliğindeki hayat hikayesidir. Doktor Ayşe Hümeyra Ökten, 85 yıllık yaşamının yarım asrını hastalarına adar ve tek başına bir vakıf gibi hizmet verir. 1959'dan beri İslam dünyasının da çok yakından tanıdığı Ayşe Hümeyra Hanım birçok alim ve devlet adamının da doktorluğunu yaparak herkesin sevgisini kazanır. 1953'te Kızılay'ın teklifiyle Medine'ye görevli ilk kadın doktor olarak gider. Bu gidiş onun için bir dönüm noktası olur ve bir daha o kutsal topraklardan bağını koparamaz. Artık evi de Mekke ve Medine olur.
Kaynak: webhatti.com: Dindar Bir Doktor Hanım - Ayşe Hümeyra Ökten
Türkiye'de geleceğin başbakanlarının yetişeceği İmam Hatip Liseleri'nin kurulması için insanüstü gayretler gösteren Mahmud Celaleddin Ökten'in kızı olan Ayşe Hümeyra Ökten, kendisiyle yapılan bu söyleşide, babasını ve çevresini özel olarak anlatıyor, Mehmed Zahid Kotku, Babanzade Ahmed Naim, yahirü'l-Mevlevi, Mehmed Ali Ayni, Mahir İz, Nurettin Topçu, Orhan Okay, İsmail Fenni Ertuğrul, Mustafa Şekip Tunç, Küçük Hüseyin Efendi ve Mehmed Akif Ersoy gibi bir döneme damgasını vurmuş ilim adamlarının hayatına dair şimdiye kadar hiç bilinmeyen birçok anekdot aktarıyor.
Naat
O sene Hüseyin Siret Bey de Ada’ya geliyordu. Fahreddin Efendi bir gün Siret Bey, her şey için şiir yazıyorsun, bu defa da Peygamber Efendimiz için yazsana” demiş. O da “Ama efendim, görmedim ki, bilmiyorum nasıl yazayım” diye cevap verince, “İnşallah görürsün” demiş. Fahreddin Efendi’nin istenen rüyayı göstermek kabiliyeti vardı. Hakikaten bir zaman sonra Siret Bey rüyayı gördü ve şiiri yazdı, şimdi o şiir ilahi olarak okunuyor.
(Ey mihr-i layezalin mehtab-ı müsteniri
Envar-ı kibriyaye sensin yegane mazhar
Zatinla zat-ı akdes olmuşdu zarf u mazruf
Dillerde ism-i pakin Allah ile beraber
Sensin nebi-i ümmi arif kemal-i Hakkı
Arif kemal-i zatın yalniz Hûda-yi enver
Mir'at-ı Hakk-nümasın tevhid ile mücella
Kim anda hüsn-i mutlak nurunla cilve eyler
Uşşak-ı zârı varken bî-had o Kibriyanın
Mâşuk-ı münferidsin Mevla'ye ey Peygamber
Asr-ı seadetinde gelmek nasib olaydi
Görmüş olurdu billah Allah'i görmeyenler
Hakk'ın yaninda mehtab sonmüş çerağa benzer
Leyla misali hubân payinde zıll-i kemter
Ey yâr-ı kâinata şâmil füyûz-i sevda
Aşkınla müncelidir bizzat ilâh-i ekber
Bin yıl çalışsa âbid, ma'buduna erişmez
Vuslat-saray-ı Hakk'a aşkın yegane rehber
Encüm ile mâh gökte bir levha-i mualla
Kim (......) ihtar ederdi manzar
Nam-ı bülendin ey yar menkûş-ı arş-ı izzet
Âyât-ı zü'l-celâlin çepçevre hale-küster
Munkirlerin yüzünde nar-ı cahim alev-riz
Vechinde mü'minînin tâbende nûr-i akmer
Vahdetgehimde her şeb sensin enîs-i ruhum
Tenha seninle kalmak bir zevk-i vuslat-âver
Miracım oldu cânân rüyada iltifatın
Lutfet cemâl-i pâkin bîdâr iken de göster
Olsam gubâr-i pâyin Mevlâ'ya yol bulurdum
Derdim habibinin ben, pâmâliyim ser-a-ser
Maşuk-ı bî-rakîbin müştakıyım ki ben de
Pây-i saadetinden vardır mübarek izler
Ben hâkisar-ı aşkı dûr etme devletinden
Senden budur ilahi maksud-u abd-i ahkar
Boynum bükük yüzümde ağlardı seyyiatım
Takbil ederdi pâyin gözler yaşım mükerrer
Mahbub-u müctebâsın sultan-ı enbiyâsın
Uşşâka reh-nümâsın sen ey şefi-i mahşer
Siyret! Ne söyleyeyim, meddâhı kibriyâdır
Tavsife muktedir mi mehtâbı kirm-i ahter.)
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
406
Baskı Tarihi
Haziran 2007
ISBN
9944-125-12-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Gaziemir / İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Sabri Efendi, Damadını Nasıl Seçti
Sabri Efendi merhumun hâlinde ve tavrında, Allahu Tealâ'ya bir imanın, yakînin, tevekkülün tecellisi görülürdü. Meselâ küçük kızını evlendirirken yaptıkları, menakıp kitaplarına geçecek davranışlardır. Kendisi anlatmıştı:
İstanbul Darülfünunu'nda bir konferans dinlemiş. Dinler tarihi üzerine... Konferansı veren, Darülfünun hocalarından Zeki Bey diye bir genç imiş. Bu gencin İslâm tarihine olan vukufu, İslâm'ı diğer dinlerle mukayesesi çok hoşuna gitmiş. Küçük Hamdi Efendi'ye sormuş:
"Hazret, Darülfünun'da dinler tarihi okutan Zeki Bey diye bir genç gördüm tanır mısın?"
Küçük Hamdi Efendi, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'dır. İcazet aldığı hocası Kayserili Mahmud Hamdi Efendi olduğu için, Beyazıd dersiamlarından olan hocasına "Büyük Hamdi", kendisine "Küçük Hamdi" denilmiştir. Hamdi Efendi, Sabri Efendi'ye:
"Evet tanırım, hemşehrimdir. Faziletli bir gençtir." diye cevap verince, konuşma şöyle devam etmiş:
"Evli midir, bekâr mıdır?"
"Yok efendim, bekârdır. Daha evlenecek imkânı yoktur. Fakir bir ailenin evlâdıdır. Dul bir anası vardır."
Sabri Efendi, Küçük Hamdi Efendi'den bu bilgileri alınca memnun olmuş ve sormuş:
"Bizim küçük kızı kendisine versek, nasıl olur? Acaba razı olur mu, alır mı?"
"Aman efendim, bu da sorulur mu? Maalmemnuniye alır, teşekkürlerle alır, kabul eder. Ondan önce de ben, bu lûtfunuza, pekâlâ derim... Fakat efendim, siz bir şeyhülislâmsınız. Evet siz gönül zenginliğine, iman, ahlâk zenginliğine hayran bir kimsesiniz. Fakirliği zenginlikten çok seversiniz... Ama yenge hanımı ne yapacağız? Merhum şeyhülislâm Asım Efendi'nin kızı, zengin aileden gelme. O, bu işi nasıl karşılayacak?"
"Onun da bir çaresini bulacağız. Böyle bir genç ele geçmez, bu fırsatı kaçırmayakm..."
Sabri Efendi, para meselesine de bir çare bulmuş:
"Zeki Bey'e söyle, şimdi annesini ve sizin hanımı bir göndersin, talip olsunlar. Adet yerini bulsun... Bohça göndereceği zaman ben parasını veririm..."
Vakti gelmiş. Sabri Efendi, hem bohça ve diğer hediyeler, hem de düğün masrafları için iki yüz altın vermiş... Hanımı, damat tarafından gelen bohçayı görüp de:
"Efendi, siz bunlar için, fazla imkânları yoktur, talebelikten yeni kurtulmuş, diyordunuz. Şu gönderdilderi güzel bohçaya bir baksanıza, zengin işi" deyince; Hoca Efendi de onu tasdik ederek şunları söylemiş:
"Maşaallah! E! Hanım, parayla iman kimde var, bilinmez. Demek imkânları varmış... Maşaallah, maşaallah..."
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
64
ISBN
9759059316
Baskı Sayısı
0. Baskı
Türünün tek örneği bir kitap. Türü ne mi? Hızlı roman..
Ebu Zerr(ra)'ın devrimci ruhunun son nefesi yüzyılları aşıp, günümüzde bir Ebuzer'i buluyor. Sepetli motosikletinde bir dostuyla yollara düşüyor Ebuzer. Nerelere düşmüyor ki yolları..
"Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor"
Siz gelmezseniz durmaz!
Açık-saçık filimler gösteren bir sinemanın önünden geçiyorduk ki, Ebuzer frene bastı. "Ey gafiller!" diye seslendi sinemanın önünde toplanmış olan kalabalığa; "Karşıya bakın ne görüyorsunuz?"
"Bir kilise."
"Evet, İtalyan yurttaşlarımızın kilisesi. Onlara saygı duymayabilirsiniz ama bu mabedde yaptıkları şeye saygı duymaya mecbursunuz. Bir kilisenin karşısında böyle bir sinemanın ne işi var?"
"Bilmiyoruz abi. Biz geldiğimizde burada duruyordu."
"Siz gelmezseniz durmaz"
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
64
ISBN
9759059316
Baskı Sayısı
0. Baskı
Türünün tek örneği bir kitap. Türü ne mi? Hızlı roman..
Ebu Zerr(ra)'ın devrimci ruhunun son nefesi yüzyılları aşıp, günümüzde bir Ebuzer'i buluyor. Sepetli motosikletinde bir dostuyla yollara düşüyor Ebuzer. Nerelere düşmüyor ki yolları..
"Derviş devrimcilerin kuru ekmeği yolumuzu aydınlatıyor"
Jön Türkler Arapları nereden vurmuştu?
Ka-kavgayı Araplar başlattı. Birinci Dünya Savaşında bizi arkamızdan vurdular!"
"Peki söyle bakalım: milliyetçi, anti ümmetçi vu ulus devletçi Jön Türkler Arapları nereden vurmuştu?"
"..."
"Gerçek şu ki, küçük adam, laisist bir Türk Arapları sevmez. Laisist bir arap da Türkleri sevmez. İslam Dünyasında laisizmin gereğidir kardeşine düşman olmak. Türk'ü de Arap'ı da vuran Batı. Fakat Türk ve Arap Batıya değil birbirlerine diş biliyor. Sence de komik değil mi?"
"Ben... Ben... Bildmiyorum."
"Bilemiyorsan sus ve Seyyid Ahmet'in hikayesini dinle..."