Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
126
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1985
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
A. Ali Ural
Taşları Yemek Yasak
Eğer Allah'ın emrettiği ve yasakladığı şeylerle ilk karşılaşan insan bunu tabi karşılarsa, aklına uygun bulursa bu emir ve nehiylerden hiçbir şey öğrenemez. Ama bazı izleri takip edip bu emir ve nehiylerin nelere tekabül ettiğini öğrenebilirse hakikate varabilir.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Sezai Karakoç
1. Diriliş için gülün muştucu niteliğine umut bağlayan şair, biraz da doğduğu yerin havasına, suyuna, sözüne benzer.
2. Karakoç'un özünde daima bir doğulu soluk saklıdır. Karakoç Doğu'nun dilsiz masalını anlatan bir gül habercisidir. Direnişçi değil, dirilişçidir! Direnişte bir tükeniş, bir bitmek üzere oluş anlamı bulur.
3.Bir ülke düşler. O ülkede gül, kurtarıcı bir imgedir. Nişanlarda gül şerbeti içilir, hastalara gül şurubu ilaç niyetine verilir. Gül, baharın 'salavatı'dır. Hızır'ın fısıltısıdır. Gençlere okunan aşk ezanıdır. Gül, yeni yıl gibi evlere muştu getirir. O ülkede tabutlar gül ağacından yapılır. O ülkenin zenginliği 'baharda çobanların kavallarında, çocukların türkülerinde' dir. Gülleriyle zengindir bu ülke. Dİcle büyüsün, Dicle'nin ovaya dönük yüzleri irileşsin diyedir baharın gelişi. O ülkenin insanları gökyüznü, yaz gecelerinde deniz gibi kullanır. Sonsuzluğu ve uzakları kıyısız mavilerde arar.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
A. Cahit Zarifoğlu
1. 'Kafkasya'dan esen bir rüzgar'ın Maraş'taki serinliğidir. Fransızca, Farsca, Arapça bilen, Nakşî tarikatına bağlı, Fuzuli'den gazeller okuyabilen; öğretmenlik, defterdarlıkta memurluk, hakimlik yapan; dört kez evlenen bir babanın oğludur. Hayattan kaçıp sanata sığınan bütün çocuklar gibi "yazı"yı arkadaş edinir.
2.Lise yıllarında sessizliğinden başka farkedilen bir özelliği yoktur. Bu filozofça sessizliğin ona getirdiği ad Aristo'dur. "Bütün büyük acılar yalnızlıktan yontuldu" diyecektir yıllar sonra.
4.Evlerinde Dostoyevski, Balzac, Cervantes kitaplarıyla dolu bir kütüphane yoktur. 25 yaşına kadar kitabı yayımlanmış tek bir şair bile görmemiştir. Ancak, Rilke gibi dizeler yazar. İkinci Yeni'yi çağrıştıran, gizli ve karanlık dizeler... İşin garibi daha çok gençtir ve ne Rilke'yi okumuştur ne pazar postası biliyordur ne de ikinci yeni'yi.
5.Kendine özgü bir asalete ve doğuştan gelen artisliğe sahiptir. Necip Fazıl'ın evinde bir sohbet toplantısı vardır. Birkaç cümleden sorna "Kitaplarınıza bakabilir miyim?" diye N.Fazıl'ın sözünü keser. Sıkılmıştır. Kitapların azlığıyla şaşırır. Plakları karıştırır. N. Fazıl'ın sözünü yine keser: "efendim, hangi müzisyenleri seviyorsunuz?" diye sorar, Necip Fazıl "Betoven" dedikten sonra biraz şaşkın, biraz öfkeli, biraz hoşgörülü bir tonla: "Burada muhteşem bir konser icra ediliyor, sen orada notalarla meşgulsün." dedikten sonra "artist!" sözünü ekler.
8. İslami çevrenin ilk serüvencisidir. Bu çevreden Avrupa'yı otostopla dolaşan ilk kişidir.
11. Çocuksu bir adamdır. 'Erkek ve dalgınca büyür'. Çocukluğun gökyüzünden hiç kurtulamaz, 'Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum- Uyku yansın- yürek mecburlansın."
16. Bir şiirinde şu dize yer alır: "Raskolnikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir."
22.Her zaman paraya ihtiyacı vardır. Necip Fazıl gibi, paraya hakaretle bakar ve parayı hakaretle harcar.
29. Yaşamak adlı günlüğe, "Ne çok acı var!" cümlesiyle başlar.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Vedat Günyol
28.İnsana verdiği değeri ve duyduğu derin, içten sevgiyi göstermesi bakımından evinin kapısına iliştirdiği şu not oldukça önemlidir:
"Dostlar! Elektrik kesik. Kapıyı kıyasıya vurun. İçeriki odadayım. Sesinizi duyuramazsanız, lütfen bahçe kapısından geçerek pencerelerimi tıkırdatın. Sesinizi yine duyuramazsanız, balkona girip en iç odanın penceresine el atın. Gerekirse camı çerçeveyi aşağı alın. Çünkü, evdeyim. Geri dönmenizi istemem, görüşme ortamını, olanağını hiçe indirerek. Merhaba! V.G."
32.Muhsin Kızılkaya'ya göre "cennete gidecek tek ateisttir Vedat Günyol...
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
221
ISBN
9944588105
Baskı Sayısı
0. Baskı
32 Kısım tekmili birden...
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Turgut Uyar
1.İçli kırılgan bir çocuktur. Çok küçükken, daha o zamanlarda "ben sıkıntılıyım" der gibi bakar fotoğraflarda. Uzun yolculuklara hazır bir yüzü vardır. Ece Ayhan'a göre, ilkokul döneminde çektirdiği tüm fotoğraflarda sanki az önce ağlamış gibidir.
2.Doğuştan yakışıklıdır, ancak yakışıklılığına aldırmaz, dibine dek mutsuzdur bu dünyada. Temel bakış açısı karamsarlıktır.
7.Güzel bir dizeyi yanlışlıkla yazdığı zaman "Ay kalemimden kaçmış" der.
12.14'lü hece ölçüsüyle yazdığı ilk şiirinde: "Ufacık korumuzda dolaşırdım korkuyla / Ve Allah'ı arardım serçe yuvalarında" diyen bir şairdir.
18. Aşkı için en güzel dizelerinden birini yazar: "bozuk bir saattir yüreğim, hep sende durur"
29. Cemal Süreya ardından şunu yazar: "Öldüğü gün / hepimizi işten attılar"
30. Büyük Saatin altından "Herşey akıp gider, bir katı hüzün kalır" dizesiyle geçer.
31. Bir dizesinde serüveni özetler: "her insan bir uyumsuzluktur ölü olmayınca"
32. Göğe Bakma Durağı'nda beklerken her gülün solmaya yazgılı olduğunu bilir ve şöyle yazar: "herkes ne zaman ölür / elbet gülünün solduğu akşam..."
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
105
Baskı Tarihi
Şubat 2009
Yazılış Tarihi
1936
ISBN
978-975-08-0510-0
Baskı Sayısı
25. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Onca Tapınç Uğurlu-Sevengül Sönmez
And The Oscar Goes To...
Ölümün karşısında, ne yapsak, muvaffak olmuş bir aktördan farkımız olmayacak. O kadar, muvaffak olmuş bir aktör.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Şiir
Şiir bütün iptidai kavimlerde ve edebiyatlarda vardır. Şiirle düşünce aktarılamaz. Bir oyundur şiir. Sözün ölçüye sokulmasıdır. Refah devirlerinin insanının mahsulüdür.
Son devirde Yahya Kemal, Necip Fazıl ve Nazım Hikmet vardır şair olarak. Necip hecede ustadır. Nesrinde iş yoktur Necibin. Günümüzde şair yetişmez, yetişemez. Evlâdım, artık şiirle kavga yapılamaz. Kavganın vasıtası nesirdir.
Mehmed Akif bence şair bile değildir. Bir takım fikirleri, sözleri manzum söylemiştir, o kadar. Akif kuvvetli bir nasir de değildir. Zâten Akif bir vaizdir. İyi bir hatiptir.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Tarihi
2000
ISBN
975-7462-94-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazılarından derlenen "Yaşadığım Gibi" yazarın, şair, hikayeci - romancı ve edebiyat tarihçisi olarak millî kültürümüzle ilgili özlü fikirlerini yansıtmaktadır.
Mukavemet
Bak dostum, Valery'nin bir cümlesi vardır ki, bütün hayatta bir düstur olabilir. Bu büyük şâir, her sabah düşüncelerini yazdığı defterlerden birinde, genç bir meslekdaşına soruyor:
"Her şeyden evvel bana söyleyin, mukavemetiniz nedir? Nelere karşı koyuyorsunuz?"
Bence ileriye hamle kadar, ki hayatın bütün yaratıcı sırrı oradadır, bu mukavemetin de bir yeri vardır. Çünkü hakikatin muzaffer olması gereğini ancak onun sayesinde buluruz. Gittikçe artan teklifleri, o mukavemet sıralar ve seçer. Biz bu mukavemet fikrini kaybettik. Çünkü mukavemet demek yeniye karşı sırtım çevirip oturmak demek değildir. Şişli cami'inde yaptığımız gibi. Mukavemet, her an uyanık olmak demektir. Ön siperdeki nöbetçi bölüğü gibi. Bizim mukavemetimiz yok. Demin fıkaralığı itham ettim. Servete karşı da yok. Ne eskiye, ne yeniye, hiçbir şeye mukavemet edemiyoruz.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
Eylül 2006
ISBN
978-975-14-1150-1
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Öner Ciravoğlu
Sabahattin Ali'nin Romanı
Neden Altını Çizdim?
Bir solcunun gözünden Atatürk ilkelerinden ödün verilmesi böyle görünüyor. Ödün verilmemesi için dikta yanlısı bir başbakanın görevde tutulması, her türlü din eğitiminin yasaklanması ve özel girişime izin verilmemesi gerekiyor!
Ödün
Demokrat Parti'nin tutucu ve dinci çevrelerde güçlenmesinden kuşku duyan CHP, o dönemde sağcılara bazı ödünler verme yollarının da arayışı içindeydi.
Atatürk ilkelerinden ödün verilmesine o dönemde başlandı . 2 Temmuz 1947'de "İslam dininin akide ve ibadet esaslarını öğretmek" üzere din dershanelerinin açılmasına karar verildi. Bu karar imam- hatip okullarının açılması için ilk basamaktı. Ama tutucu çevreler bununla yetinmiyordu ve laik eğitimin temellerini sarsacak hamlelere yöneliyorlardı . Bu alanda başı Necip Fazıl Kısakürek çekiyor ve okullarda din eğitiminin kabulü için başarılı bir kampanya yürütüyordu. Üniversite gençliği de "Din eğitimine karşıyız" diye gösteriler düzenliyordu.
CHP içinde Atatürk ilkelerinden ödün verilmesine hiç yanaşmayalar ılımlı bir politikayı savunanlar karşısında gittikçe kan kaybediyorlardı . İnönü'nün, dikta yanlısı olarak tanınan Başbakan Recep Peker' i görevden alarak yerine üniversite çevrelerinde dürüst davranışlarıyla tanınan Hasan Saka'yı getirmesi ılımlıların zaferi gibi yorumlanıyordu.
Kasım 1946 ortalarında toplanan CHP Kurultayı dikta yanlıları için tam bir yenilgi oldu. İnönü'nü n desteklediği Hilmi Uran Recep Peker'in karşısında büyük bir zafer kazandı . Parti artık sağ yönde ilerlemeye başlıyordu. Kurultayda Halkevleri ve Köy Enstitüleri de büyük saldırılara uğradı . Laiklik konusu sık sık gündeme geldi. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu değiştirilerek büyük toprakların dokunulmazlığı istendi. Devletçilik ilkesi yeniden tanımlandı ve özel girişimcilere yeni olanaklar tanındı.