Gökalp'in dilde sadeleştirme çalışmalarına karşı tutumu
İkdam gazetesi etrafında toplanan bu Türkçülerden özellikle,Fuat Raif Bey'in Türkçeyi sadeleştirmek hususunda yanlış bir kuramı takip etmesi,Türkçülük cereyanının kıymetten düşmesine sebeb oldu.Bu yanlış kuram arılaştırma fikriydi.
Arılaştırma,lisanımızdan Arap,Acem cezirlerinden(köklerinden) gelmiş bütün kelimeleri çıkararak,bunların yerine Türk kökünden gelmiş eski kelimeleri,yahut Türk cezrinden yeni edatlarla yapılacak yeni Türk kelimelerini yerine koymaktan oluşur.Bu kuramın fiili tatbikini göstermek üzere yayımlanan bazı makaleler ve mektuplar zevk sahibi olan okuyucuları tiksindirmeye başladı.Halk lisanına geçmiş olan arabi ve farisi kelimeleri, Türkçeden çıkarmak,bu lisanı en canlı kelimelerden,dini, ahlaki,felsefi tabirlerden mahrum edecekti. Türk kökünden yeni yapılan kelimeler, dilbilgisi kurallarını birbirine karıştırmaktan başka, halk için yabancı kelimelerden daha yabancı,daha meçhuldü.Bundan ötürü bu hareket lisanımızı sadeciliğe,açıklığa götürecek yerde ,anlaşılmazlığa ve karanlığa doğru götürüyordu.Bundan başka doğal kelimeleri atarak,onların yerine yapay kelimeler koymaya çalıştığı için,hakiki bir lisan yerine yapay bir Türk Esperantosu oluşturuyordu.Memleketin ihtiyacı ise böyle bir yapma Esperantoya değil,bildiği ve anladığı alışılan ve yapay olmayan kelimelerden olma bir müdahame(anlaşma) vasıtasına idi.İşte bu sebepten dolayı İkdamdaki tasfiyecilik akımından,fayda yerine zarar meydana geldi.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
261
Baskı Tarihi
aralık 2009
Yazılış Tarihi
2009
ISBN
978-975-473-032-6
Baskı Sayısı
17. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Editörü
ravza matbaası
Sömürü
Sömürünün en tipik kahramanlarından birisi olan Firavun, ezdiği insanların sadece maddi varlıklarına değil,düşünce yargılarına bile göz koymuştu.
"Musa'nın rabbine inandık" deyip secdeye varınca Firavun şöyle bağırmıştı:
"Ben size izin vermeden mi inandınız?
Odak Noktası
1960'ların başlarında bir çok insan, hayatta en önemli şeyin dürüstlük, çalışkanlık, gayretlilik, vefakarlık ve başkalarına saygılı davranmak olduğunu söylerdi. mutlu olup olmadığımı hatırlamıyorum bile. bu elbette ki 'mutlu değildik' demek değil, sadece odak noktamız bu değildi.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Ahmaklık
Ne yazık ki ahmaklık ilahi bir lütuf olup çabayla vuslatına erilemez. İnsan kendisini öldürebilir ama sadece gerektiği kadar anlamaya karar veremez.
Doktor - Hekim
Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı öncesinin Hitler Almanyası tutkunluğumuz sonunda, birçok eşraf ve ayan çocuklarımız, ağa, efendi, bey, paşa belinden inmelerimiz özel liseleri bitirip burs alıp Almanya'ya atlayıp, oranın ünlü birahanelerinde epey hüner gösterip başka zanaatların da doktorluklarını, sözgelimi, tarım, hesap, hayvancılık, hatta hokkabazlık, gübrecilik, domuzculuk zanaatlarında da doktorluk elde etmişlerse de, genellikle bu doktor lafı, hekim takımının üstünde kalmıştır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Hadî Esrar
Din ona, dünyanın ve içindeki her şeyin tümüyle pislikten ibaret olduğunu, temiz kalpleri ve yüce ruhları aldatamadığını, bu bataklıkta pis sularla kendinden geçip sevinen kurtçuklardan başka bir şey olmadığını öğretmişti. Böylece ne aldatılmak ne de çamurlara bulanmak istemeyen o, şehri ve şehrin gürültü patırtısını terk etti. Gözleri intizarda bırakıp, onun gibisinin gelişini asla beklemeyen bir köye geldi.
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
364
Baskı Tarihi
Kasım 1999
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Hakîkât...
Bir hayatı yalanlardan temizlemek, onu olduğu gibi sadece kendi hakikati olarak ortaya koymak güzel şeydi.
Sıhhat dolandırıcısı
DOKTOR Latince'de ÖĞRETEN, OKUTAN anlamına geldiği gibi kalıplaştıran, DOGMATİZE eden anlamına da gelir. Günümüzde hiçbir memleketin doktorları, hiç kimseye bir şey öğretmediklerine, okutmadıklarına göre, kelimenin ilk iki anlamı zamanla ufalanıp kaybolmuş yerine son, belki de asıl anlamı yani DOGMACI anlamı yaşamakta bulunmuştur.(Bizde bu iş, biraz daha kitaba uygun bulunmaktadır. Çünkü Tıbbiye'den, son yüzyıldır hekim anlamına doktor çıkacağına, sürüyle politikacı, şair, yazar, iş adamı, hepsinden yaygını da, rapor tüccarı, sıhhat dolandırıcısı yetişmektedir ki, bunun da ayrıca üstünde durulmaya değer.)
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
364
Baskı Tarihi
Kasım 1999
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Gerçek sevilen...
Düşüncesine devam etti: "O halde niçin bu noktadan hareket etmemeli; mesela sevilen ayrılığına en az tahammül edilendir; yahut gerçekten sevilen bizim kainatla birleşme noktamız oluyor demeli!..."
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Prof.Dr. Adnan Demircan
Hz. Ali'nin Konuşmaları, Mektupları ve Hikmetli Sözleri
(Eş-Şerif er-Radi 'nin derlemesi ile)
İnsanlar
Biliniz ki (muttakiler dışında) insanlar dört gruptur.
Bazısını fesat yapmaktan ancak nefsinin adiliği, silahının körleşmesi ve malının azlığı alıkoyar.
Bazısı kılıcını çekmiş; şerrini ilan etmiş; atlılarını ve piyadelerini toplamıştır. Ele geçireceği bir mal, önderlik edeceği bri atlı birliği veya yükselteceği bir minber için kendini şart koşmuş; dinini helak etmiştir. Dünyayı nefsine ve Allah katında nail olacağına karşılık bir bedel olarak düşünmen ne kötü bir ticarettir!
Bazısı dünyayı ahiret ameliyle ister de ahireti dünya ameliyle istemez. Kendisini alçak gönüllü göstermeye çalışır, adımlarını yakın atar, elbisesini sıyırır, emanet için nefsini süsler. Allah'ın örtüsünü Allah'a isyana vesile kılar.
Bazısını ise nefsinin zayıflığı ve sebebinin kesilmesi iktidarı istemekten uzaklaştırmıştır. Böylece hal, onu kendi durumuyla sınırlamıştır. Kanaatin adıyla süslenir ve züht ehlinin elbisesiyle ziynetlenir. Bundan dolayı ne gece ziyaret edilecek ne de gündz uğranılacak kimse olur.
Bunların dışında, dönülecek yerin hatırlanmasının bakışlarını indirdiği ve kıyamet korkusunun gözyaşlarını akıttığı adamlar kaldı. Onlar, bazen cemaatten ayrılıp yalnız yaşayan, bazen mağlup olan bir korkak, bazen ağzı bağlı bir suskun, bazen samimi bir isteyen ve bazen de acılı bir üzgündürler. Takıyye, onların bilinmesini engellemiş, zillet onları kapsamıştır. Onlar tuz denizindedirler. Ağızları suskun, kalpleri ise yaralıdır. Usanıncaya kadar kendilerine nasihat edilmiştir. Hor görülünceye kadar zorlanmışlar, azalıncaya kadar öldürülmüşlerdir. Dünya, sizin gözünüzde akasya zamkının posasından ve yün kırpıldığında ortaya çıkan artıktan daha değersiz olsun!
Sizden sonra gelenler sizden ders almadan önce, siz kendinizden önce yaşayanlardan ders alın. Dünyayı yererek terk edin, o kendisine sizden daha fazla bağlı olanları terk etmiştir!