Türü
          Araştırma
              Sayfa Sayısı
              248
          Baskı Tarihi
              Temmuz 2009
          Yazılış Tarihi
              1990
          ISBN
              978-975-550-004-9
          Baskı Sayısı
              17. Baskı
          Basım Yeri
              İstanbul
          İnsanlar "kuru et yiyen bir kadının oğlu" olan bir Peygamber yerine, elmas taçlı, sırma kaftanlı bir "Peygamber" tasavvur ediyorlardı. Yalnız tasavvur etmekle kalmıyorlar, ömrü boyunca bunlardan nefret eden ve uzak duran Nebi´den geriye kalan hatırayı bu tasavvura uygun aksesuarlarla süslüyorlardı. Yani insanlar "bir kul gibi yeyip bir kul gibi yaşayan" bir peygambere inanmak yerine, tasavvurlarında kayser ve kisra´ya benzettikleri bir peygambere inanmayı yeğliyorlardı. Özetle insanlar "bir kul gibi yaşamak"tan daha çok "kayser ve kisra gibi yaşamaya" taliptiler.
      
    Allah'a itaat etmeyene siz de itaat etmeyin.
Halkın hür biati üzerine hilâfeti kabul eden Ömer b. Abdülaziz onları şöyle uyarır:
"Bu ümmetin bireyleri arasında Rableri, Nebileri ve Kitabları konusunda herhangi bir ihtilâf yoktur. İhtilafların tümü dinar ve dirhem yüzündendir. Vallahi kanunsuz ve haksız olarak ne bir kimseye bir kuruş veririm, ne de alırım. Hakkı olanın hakkını reddetmem."
"Ey insanlar! Allah'a itaat edene itaat etmek şarttır. Allah'a itaat etmeyene siz de itaat etmeyin. Bu ilkeye uyduğum sürece siz de bana uyunuz, değilse bana itaat etmeyiniz. Çünkü ben Allah'a itaat etmediğim zaman sizin üzerinizde itaat gibi bir yükümlülük kalmaz.
      
              
              Türü
          Hatırat
              Sayfa Sayısı
              406
          Baskı Tarihi
              Haziran 2007
          ISBN
              9944-125-12-1
          Baskı Sayısı
              2. Baskı
          Basım Yeri
              Gaziemir / İzmir
          Editörü
              Şeref Yılmaz
          Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
      
    Hasanül Benna'nın Göz Yaşları
Hasanül Benna şu sözleri de ekledi:
"Şıh Süleyman Nedvî'den işitmiştim. Şöyle demişti: Biz Hindistan'da hilâfetin kaldırıldığı haberini aldığımız gün, her Müslüman ailede matem tutuldu. Hindistan Müslümanlarının hilafete bakışı, sevgisi ve verdiği önem bambaşkadır...
"İslâm dünyası, bütün Müslümanlar, hilâfetin kaldırıldığı gün, küçük yaşında, babası ölmüş de yetim kalmış çocuklar gibi olduk..."
Bunları söyleyen üstadın mendilini çıkarıp göz yaşlarını sildiğini gördüm...
Türkiye'deki Müslümanları, "Hilâfetin önemi yoktur, müslümanlara faydası olmaz, zaten öteki Müslümanlar Osmanlı halifesini dinlemiyorlardı." diyenler nerede; hiç görmediği İstanbul'da yok edilen hilâfet makamı için Medine'de, Hindistan'da göz yaşı döken, hâlis Müslümanlar nerede!..
      
              
              "İstinat noktası"ndan "ümit noktası"na
Karabekir,
      
              
              "Hilafet ve saltanatı almak için koyu bir mumin çehresiyle mimberlere kadar çıkıp, hutbeler okumak, muvaffak olmayınca bizzat medh ve sena edilen mukaddesata dil uzatmak ve bunları alt üst etmek üzere bir tek adamlığa çıkmak gibi iki tehlikeli ifratın birinden diğerine atlamak, herkesin yapabileceği bir iş değildi. Fakat bu felaha doğru bir gidiş de sayılmazdı... Mustafa Kemal Paşa'nın yıkamadığı bu makamı yıkmak kararını vermiş ve fiiliyata da geçmiş olduğuna şüphem kalmadı"der.
Türü
          Şiir
              Sayfa Sayısı
              528
          Baskı Tarihi
              şubat 2008
          ISBN
              978-975-01295-2-0
          Baskı Sayısı
              0. Baskı
          Basım Yeri
              Ankara
          Neden Altını Çizdim?
              kafadengi programında ceylan önkol'un ölümü hadisesi ile ilgili konuşurlarken sırrı süreyya önder akif'in bu şiirini okumuş.arkadaşlar sağolsunlar facebook'da paylaşınca dikkatimi çekti.bu şiir yüzünden daha önceden safahatı okumama rağmen tekrar okumaya başladım . 
          Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu
Kadın ne söyledi, Abbas, işitmedin mi demin?
Yarın huzûr-i İlâhide, kimseler, Ömer'in
Şerîk-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bile;
Evet, hilâfeti yüklenmiyeydi vaktiyle.
Kenâr-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i İlâhî sorar Ömer'den onu!
Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes'ûl!
Yetîmi, girye-i hüsrân alır, Ömer mes'ûl!
Bir âşiyân-ı sefâlet bakılmayıp göçse:
Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse!
Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri:
O damla bir koca girdâb olur boğar Ömer'i!
Ömer duyulmada her kalbin inkisârından;
Ömer koğulmada her mâtemin civârından!
Ömer Halîfe iken başka kim çıkar mes'ûl?
Ömer ne yapsın, İlâhî, beşer zalûm ü cehûl!
Ömer'den isteniyor beklenen Muhammed'den...
Ömer! Ömer! Nasıl aldın bu bârı sırtına sen?
      
              
               
 
 
