Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Teknolojinin Vasıfsızlaştırıcılığından Kimse Kaçamaz
Niçin idareciler, profesyoneller ve teknisyenler kendilerinin Taylorizme ve teknik denetime bağışık olacakları beklentisindedir? Daha önce gördüğümüz gibi, bilimsel yönetimin tüm işçi düzeyleri ve tiplerinde uygulanması amaçlanmıştı. Ve birçoklarının fark ettiği gibi, tam da yeni teknolojiyi tasarlayan ve işleten insanlar böylelikle kendilerini riske atıyorlardı. Vonnegut’un Player Piano (1952) adlı romanı, bilgisayara kendi becerilerini öğrettikten sonra kendilerini kapının önünde bulan yüksek vasıflı mühendislerin perişanlığını uzun süre önce canlı bir şekilde göstermişti. İmalat alanında, bilgisayarın sayısal olarak denetlediği makineler "atölye düzeyindeki hassas delme, işleme ve tornacılık gibi en yüksek vasıflı ve tatmin edici işlerin ve yüksek düzeyde vasıflı iş uygulamalarının bazılarının" yerini almaya çoktan başlamıştır.
Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Enformasyon Toplumu mu Denetim Devrimi mi?
Enformasyon Toplumu son yıllardaki değişimlerin sonucu değil.. daha ziyade bir yüzyıldan daha fazla bir süre önce başlamış olan, maddi ekonomi yoluyla malzemelerin işlenme ve akış hızındaki artışlardan kaynaklandı. Benzer şekilde, mikro-işlem ve hesaplama teknolojisi, bugünlerde moda olan kanaatin tersine, hazırlıksız bir toplumda ancak son yıllarda zincirlerinden boşanmış yeni bir gücü değil, Denetim Devrimi’nin süregelen gelişiminin yalnızca en son kesitini temsil eder. Bu durum, bilgisayarlı denetimin bileşkelerinin birçoğunun, niçin ondokuzuncu yüzyılın başlarında bir denetim krizinin ilk işaretlerinin belirmesinden bu yana Charles Babbage gibi vizyon sahipleri ve Daniel McCallum gibi pratik yenilikçiler tarafından öngörülmüş olduğunu açıklamaktadır.
Bu kitapta tartıştığımız kuramlar çokluk batı toplumları üzerinde odaklanmıştır. Ama batı, daha önce hiç olmadığı ölçüde, dünyanın geri kalanının bir parçası olmuştur. Bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmını, ister iyi diyelim ister kötü, batı denetlemektedir. İncelediğimiz sanayi sonrası toplum kuramlarının bu durumun tamamen farkında oldukları söylenebilir.
Enformasyon Toplumunun Temeli Bilgisayarlardır
Enformasyonun yalnızca bir kavram olarak değil, bir ideoloji olarak doğuşu, bilgisayarın gelişimiyle kopmaz bir biçimde bağlantıdır. Bu gelişim, savaş yıllarının ve savaş sonrasının hemen peşinden gelen dönemin bir başarısıydı.
Kitap montaj hattında üretilen ilk endüstriyel üründür
Dil sorunu Protestanlar için bir iletişim sorunuyken, kapitalistler için pazar sorunudur. Matbaa, bilginin kitlesel üretimi ve yayılmasını sağlayarak, girdiği her yerde geleneksel düşünce ve yaşam tarzlarında köklü ve hızlı değişimlere neden olmuştur. Onbeşinci yüzyılın sonlarına kadar, kilisenin tekelinde olan seçkinci Avrupa düşüncesi gerileyerek, yerini kitlelere hitap eden yeni düşüncelere bırakmaya başlar. Başta Protestanlar olmak üzere, kilisenin düşünce üzerindeki seçkinci tekelinden rahatsız olan ve bu duruma karşı kitleleri bilinçlendirmeye çalışan çevreler, kendilerini ifade aracı olarak, halkın kolaylıkla anlayabileceği anadilleri kullanmayı tercih ettiler. Ne var ki, yazılı olmayan anadiller, coğrafî yakınlık ve ulaşılabilirliklerine bağlı olarak, “birbirleriyle iletişim kuran yerel ağızlar ya da lehçeler karmaşasıdır”. Farklı lehçeleri konuşan insanlar arasında iletişim sağlayacak konuşulan bir “ulusal dil” yoktur. Bu çeşitli dil ve lehçelerin her birinde yayın yapmak kapitalistler için, rasyonel bir yol değildi. Basılı ürünleri mümkün olan en geniş kitleye yayma arzusu kapitalistlerin diller ve lehçeler arasında bir seçim yapmasını gerekli kılıyordu.
Matbaa, yazarlar ve anadiller için olduğu kadar, üretim ve piyasa için de bir kitleselleşme olgusu yaratmıştır. Matbaa, “kitle üretiminin ilk biçimi” (McLuhan), kitap da montaj hattında üretilen ilk endüstriyel üründür.
Yeni bir iletişim teknolojisi olan matbaanın yeni bir üretim ilişkileri sistemi olan kapitalizmle etkileşimi, insanları siyasal coğrafyalar içinde mahkûm oldukları dilsel çeşitlilikten kurtaracak ve yeni toplumsal ilişkileri ortaya çıkaracak bir altüst edici etkileşimdir.