Eric Hoffer, Amerikalı bir toplum filozofuydu. 1902 yılında doğan Eric Hoffer, dokuz kitap yazdıktan ve Başkanlık Özgürlük Madalyasını aldıktan sonra 1983 yılında öldü. İlk eseri olan Kesin İnançlılar ile üne kavuşan Hoffer, başarılı bir yazar olarak hayatını sürdürdü.
Yedi yaşında bilinmeyen nedenlerle kör olan Hoffer'ın gözleri onbeş yaşında açıldı. Tekrar kör olma korkusuyla mümkün olduğu kadar kitap okumaya çalışan Hoffer, görme yetisini bir daha yitirmediği gibi, edindiği oburca okuma alışkanlığını sürdürdü ve kendi kendini eğitti.
Amerika Bir Eylem Cinnetinin Eseridir
İç Savaş'tan sonra soluğu Amerika sahillerinde alan milyonlarca göçmen müthiş bir değişim geçirdi. Hayli öfkelendirici ve hayli can yakıcı bir deneyimdi bu. Neredeyse bir gece içerisinde bütünüyle yeni bir dünyaya aktanlmakla kalmamış, fakat aynı zamanda, Avrupa'nın bir yerlerindeki küçük bir kasaba veya köyün sıcak toplu yaşamından koparılıp bireysel yaşamın soğuk ve kasvetli yalnızlığına itilmişlerdi. Kelimenin her anlamıyla uyumsuz olan bu insanlar, bir devrim infilakı için ideal malzeme durumundaydılar. Bununla birlikte, emirlerine aMade geniş bir kıtaya, terakki için eşsiz fırsatlara, bireysel girişime ve kendine güvene büyük önem veren bir çevreye shiptiler. Bu yüzden, Avrupa'nın durağan küçük kasaba ve köylerinden gelen bu göçmenler, çılgınca eylem peşinde koşmaya başladılar. İnanılmayacak kadar kısa bir sürede bir kıtayı terbiye edip hakimiyetleri altına almayı başardılar. Biz Amerikalılar bu eylem cinnetinin eseriyiz.
Sen harcanan kaçıncı nesilsin biliyor musun?
Dergi (Hareket) rayına oturduktan sonra, yayınevimiz sayesinde kitaplar da çoğalmaya başlamıştı. İstanbul'da kurulup, çatısı altında düzenli olarak seminer ve sohbetlerin verildiği, Anadolu Fikir Derneği şimdi de Ankara ve Erzurum'da kurulmalıydı.
Ebubekir Erdem, Kayserili Mehmet Doğan ve Ezel Erverdi otobüs biletlerini alıp yola çıkmadan önce;
- Memet, sen Hocaya yarın öğleden önce liseye öğretmenler odasına giderek ona uğrayacaksın ve aralık sayısı için başyazıyı isteyeceksin! Söyleyeceğin birşey var mı?
- Anlaşılmıştır, Allah yol açıklığı versin, sağlıkla gidip dönün. Ankara'da Ali Birinci, Göncüler, Doğan ve Niyazi Adalıya, Erzurum'da da Atilla Maraş, Şucaeddin Erdem, Bekir Soysal ve Mutlu Binol'le cümle yarana selam söyleyin! Özellikle Feyyaz ve Fehim İbrahimhakkıoğlu'na...
- Tamam, haydi eyvallah!
- Güle güle, Allah'a emanet!
Her taraf bembeyazdı, hele Sultanahmet...Kış İstanbul'a karla gel-misşti. Amansız bir soğuk bastırmıştı, hemen herkes biraz nevazil veya gripti. Şapkamı kulaklarıma kadar indirip, parkamın bütün düğmelerini iliklemiştim. MTTB'nin köşesinden sola dönünce, İstanbul Erkek Lisesi görünüyordu. Cümle kapısındaki kar yeni kürelenmişti.
Önümü kesen nöbetçi öğretmen nezaketle sordu;
- Ne istediniz beyefendi?
- Nureddin Topçu Hoca'yla görüşmek için gelmiştim de...
- Şu anda derste olduğunu sanıyorum, ancak bir-iki dakika sonra çıkar. Buyrun öğretmenler odasına geçin lütfen...
Geniş ve tenha bir salondu, uygun bir yere iliştim. Duvar resimleri çok eskiydi, derse hazırlanan öğretmenler yüksek perdeden konuşuyorlardı. Çıkış zilini farketmemiştim. Göz açıp kapayıncaya kadar Hoca çıkagelmişti. Hemen ayağa kalktım.
- Hoşgeldin, nasılsın?
- Sağolun Hocam, siz nasılsınız?
- Niye uğradın, arkadaşların nerdeler, ne yapıyorlar?
- Son yazıyı almak için gelmiştim efendim. Arkadaşlar da Anadolu Fikir Derneği'nin şubelerini kurmak için önce Ankara'ya gittiler, sonra da Erzurum'a...
Daha ağzımdaki cümle bitmeden Hoca sözümü kesmişti.
- Ankara'ya gittiler ha...dernek için ha?
- Evet, efendim!
- Dernek kurmak için öyle mi?
- Evet efendim, ayrıca seminerler ve kitap çalışmaları...
Bu geniş açıklamamla aferin beklerken Hoca yeniden sözümü kesip azarlayan tonda ve vurgularla bütün arkadaşlarımı benim şahsımda tenkit edip haşlamaya başladı.
- Ne konuşuyorsun sen! Ne konuşuyorsun sen!
Sesini birden yükselten Hoca lafımı ağzıma tıkamıştı, gergindi. Hatta çok hiddetliydi, nerede hata yapmıştım, neye uğradığımı şaşırmıştım.
- Görüyorum ki, siz Ankara'nın yolunu tutmuşsunuz. Siyasetin yolunu tutmuşsunuz! Dergi ve kitap hariç, ben sizinle birlikte değilim.
Sen kaçıncı sınıftasın bakayım? Söyle!
- Cerrahpaşa Tıb, ikinci sınıftayım Hocam!
- Sen harcanan kaçıncı nesilsin Ferruhlardan bu güne, biliyor musun? Hayır hayır dergi ve kitap dışında ben yokum, sizlerle birlikte değilim....
- Hocam siyasetle bir ilgisi yok arkadaşların! Bu girişim fikri ve edebi çalışmalara zemin hazırlamak için!
- Hayır efendim, Ankara'ya gidişin geri planında siyaset vardır...