Rutin hayat ve idealler
"Bu düzen pek garip! Burası pek acayip! Müthiş bir kasırga var, yutuyor adamı. Hoşgörü diye bir şey var, barış diye bir şey var: sen de haklısın diye herkesi kandırıyorlar. Haklısın diyorlar: yeni numaraları da bu: haklısın diyorlar insanın gözünün içine baka baka: şaşırıp kalıyorsun. Bir iş veriyorlar sana, bir ev, bir araba. Akşamları televizyon. Sonra yat uyu yat uyu. Bir bakıyorsun ölmüşsün. Hani hedefler? Hani idealler? Bay bay!"
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
231
ISBN
978-975-342-183-6
Baskı Sayısı
0. Baskı
İlk kez 1985 yılında yayımlanan Gece 1991 yılında Pegasus Edebiyat Ödülü'nü aldı. Çeşitli dillere çevrilen ve yayımlanan Gece için Akşit Göktürk'ün "Sunuş"unu okuyabilirsiniz.
Daha düne dek
‘Daha düne dek…’ diyebilirim, öylesine yakın bir geçmişten söz ediyorum çünkü; daha düne dek (bu defterleri doldurmağa başladığım sıralarda bile) yapılan edilen her şeyin, yazılan her yazının, yaşanan her günün, bir duvar gibi, bir kumaş –hem de en incesinden, en ustalıklısından bir kumaş- gibi, özenle, kusursuz, her karışı her karışına, her taşı, her atkısı, her taşına, her çözgüsüne sıkı sıkıya bağlı bir duvar örer, bir kumaş dokur gibi yapılması, yazılması, yaşanması gerektiğine inanıyordum. Ölümlü bir dünyada insan çabasının en büyük başarısı, ölüm diye bir şey hiç yokmuş gibi davranarak, ölüme meydan okuyarak kurmak, örmek, kendi payına düşeni yapıp sonrakilere bırakmaktır diyordum…
Yanılıp yanılmadığımı bilecek durumda değilim ama şimdi bu kumaşın yırtıldığını, çözgülerin kaydığını sanıyorum; duvar çatlamağa başladı. Elimi attığımda taşlar, iplikler elimde kalıyor. Bu taşları yeniden tutturmak, bu iplik uçlarını birbirine bağlamak, gücümü aşan bir şey gibi mi görünüyor? Değil. Ama, kesinlikle boş bir iş gibi görünüyor. Yapmağa değmez, uğraşılmaz bir iş… Defterimin bu son sayfalarını doldururken artık açıklamalar, bağlantı kurmalar, süreklilikler, etkili olabilecek tümceler de boş işlerden görünüyor. Düzensiz (daha doğrusu, insan kafasınca bir düzenin dışında kalan) bir dünyaya, düzen getirmekte, bir düzen getirilmiş gibi aldatıcı bir duygu yaratmakta, yazıyı bir araç (ya da aracı) diye görmekten vazgeçmemiz gerekiyor galiba. Yazı yazmak, konuşmak, etmek eylemek, bizleri, bu (yadırgayıp durmaktan öteye geçemediğimiz) düzen yokluğuna alıştırmayacaktır.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
278
Baskı Tarihi
1990
Yazılış Tarihi
1976
ISBN
975-437-035-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Objektif serisinin sekizinci kitabı.
Bir Dostumla Hoşbeş (Anarşi - Nizam)
Batı Anadolu'nun ıssız bir kıyısında, balık ve hayal avlamakla günlerini geçiren san'atkâr bir dostum vardır. Ressam ve hikayecidir. Arada bir İstanbul'a gelir ve orada avladığı balıkları değil, resimleri ve hikâyeleri beraberinde getirip müstear imza ile gazetelere verir. Akidesinden ziyade mizacıyla soldur. Bazan o kadar taşar ki, sosyalizmin tam zıddı azgın bir ferdiyetçiliğe yuvarlanır. Mizacı onu nereye götürürse götürsün, herhangi bir akidenin kaba sofusu olmadığı için, kendisiyle, insanca konuşulabilen sıcak ve ferah bir ruh adamıdır.
Geçen yıllardan birinde onunla Beyoğlu pastacılarından birine girdik. Anarşiyi övdü. O kadar güzel övdü ki, şahsiyetten bir kırıntı nasibim olmasaydı ve bir kaç kadeh parlatsaydım, önümde ne varsa devirebilir, karınca kararınca, nizam denilen kıymete bir kaç tekme indirebilirdim. Fakat onun ihtirasları, dört nala, anarşiye doğru koştukça, ben bilakis, sırtımı o anda bir misyoneri olduğumu sezdiğim nizama dayamış, cevaplarımı hazırlıyordum.
Bitirdi. Sordum.
- Sen tuttuğun balıktan daha şerefli misin?
- Tabiî, dedi, tutuyorum ve onu yiyorum.
- İnsandan üstün kıymet var mıdır?
- Yoktur.
- Bana insanın elinden çıkma bir tek eser göster ki, sıkı bîr nizamın ifadesi olmasın: Karışıktan düzgüne, dağınıklıktan disipline geçişin ifadesi olmasın. Şu tepemizde yanan ışık, insanın elinde, tabiattaki darmadağınık elektrik unsurlarının bir aydınlık nizamına girmesinden başka nedir? Şu vazo bu şekil nizamını insanın elinden başka nereden almıştır? Şu kapı marangozun elinden çıkan ne harikulade bir disiplin! Şu pencereler ve masalar şu insanlar ye grup, halinde oturuşları, madde ve fonksiyon, herşey, tabiata ve insana ait herşey, chaos'tan nizama ve şemaya doğru bir süzülüş ve toplanış değil mi? Tabiat ve cemiyet nizamında taazzuvdan ve birlikten ayrılmaya, teklenmeye ve bölünmeye doğru her gidiş, geriye doğru bir gidiş değil mi? Bu dükkânın ve ona bağlı disiplinlerin yıkılması mı bir ilerlemedir, yapılması mı?
Saçları havada ve boyun bağı çarpık dostum, öyle şeker adamdı ki, "vallahi haklısın be!" diye tasdik etti ve farkında olmadan, disipline doğru giden Bir el hareketiyle boyunbağını düzeltti. Belki yıllardan beri kullanmadığı tarağı da, benden ayrıldıktan sonra alacaktı.
Tasvir, 6 Haziran 1945