Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Erzurum'un Ermenistan'a verilmesi konusu ne kadar ciddiydi?
Nisan 1920'deki San Remo konferansında, Erzurum'un Ermenistan'a verilmesi önerisine sert tepki gösteren Lloyd George, şöyle konuşur:
"İngiltere'de bir kişi bile, Erzurum'un işgali için asker gönderilmesi amacıyla [bütçeden] 1.000.000 sterlin istemek sorumluluğunu üzerine almayacaktır. Ermeniler kendi başlarına işgal edemeyeceklerine göre, bölgenin Ermenistan'a bırakılması tam anlamıyla kışkırtıcı bir önlem olacaktır. Ermenilere, korumalarına yardım etmeye niyetli olmadığımız bir toprağı kâğıt üzerinde vermek adil bir tutum değildir."
Eski başbakan Balfour'ın 1921 Şubatında ifade ettiği görüşleri şöyledir:
"İnsani prensiplere dayananlar hariç olmak üzere Büyük Britanya'nın Ermenistan'da hiçbir menfaati yoktur. Büyük Britanya'nın elinde olmayan olaylar bu fikrin gerçekleştirilmesini önlemiş ve Türkiye ile barışı geciktirerek kötü sonuçlara sebep olmuştur. Ermenistan'a kuruluş devrinde yardım edecek olan devletin asker kuvveti kullanmaya da mecbur olacağından korkarım. Büyük Britanya şimdiye kadar yaptığı taahhütlerin sorumluluğu altında kalmamak için büyük güçlüklerle karşılaşmış bulunmaktadır. Bunlara bir de Ermenistan'ı ilave edemez." Dışişleri bakanı Lord Curzon, Ermeni davasının daha aktif bir şekilde desteklenmesini talep eden bir siyasi gruba şu cevabı verir:
"İngiltere hükümetinin durumunu anlamamakta ısrar ediyorsunuz [...] Bu ülkenin (ya da başka herhangi birinin) Türkiye'nin lalettayin bir bölgesini seçip, oradaki diğer tüm ırkları kovarak, İngiliz süngüleri etrafında çok sayıda [Ermeni] muhacirle doldurmasını ve böylece, İngiliz vatandaşlarından alınacak muazzam vergilerle burada bir Ermeni ulusal varlığı teşkilatlandırmasını bekleyemezsiniz. Bunun düşüncesi bile ham hayalden öteye gitmez." (6.12.1921)
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Haremlik Selamlık Ermeni Evleri
Türk ve gayrımüslim konutları arasındaki birtakım detay farkları bir yana, ortak bir mimari geleneğin varlığı açıktır. İmparatorluğun son yüz yılında İstanbul'daki hemen hemen tüm önemli İslam anıtlarının Ermeni mimarlara yaptırılması; buna karşılık Anadolu'daki Ermeni evlerinin "alaturka" haremlik-selamlık ilkesine göre inşa edilmesi, bu ortak geleneğin somut göstergeleri arasındadır.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Peçeli Ermeni Hanımları
Osmanlı devletinin reform sürecine baktığımızda bizi hayrete düşüren şey, eğitim ve meslek alanında kadınların sağladığı gelişmenin, Batı örneklerini ne kadar yakından izlediğidir. Bunda çok önemli bir faktör, şüphesiz, Tanzimat'la birlikte Batı'yla hızlı bir kültürel bütünleşme sürecine giren Osmanlı gayrımüslimleri olmuştur. Osmanlı Hıristiyanlarının eski geleneklerinin, Hıristiyan Batı'dan çok müslüman Doğu'ya yakın olduğu, bu arada belirtilmelidir: örneğin İstanbullu Ermeniler en az 1830'lara kadar peçe kullanmış ve haremlik-selamlık adabını izlemişlerdir.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
614
Baskı Tarihi
Nisan 2004
ISBN
975-293-203-7
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Soner Yalçın'ın 2004'te yayımlanan romanıdır. 1875 yılında başlıyor hikâye ile bir ailenin köklerini araştırıyor, bunu yaparken de Türkiye’nin geçmişindeki gizleri ortaya çıkarıyor ister istemez. Çünkü bu ailenin de gizleri var.
Yeniçeri Ocağında Kaynayan Kazan
XIX. yüzyılın başı... Padişah II. Mahmud, Yeniçeri Ocağı'nı kaldırıp yerine profesyonel, iyi eğitilmiş, ticarî işlerden uzak, yaşamını kışlada sürdürecek disiplinli askerler ve ordu istiyordu.
Ama dört yüz altmış yıllık Yeniçeri Ocağı'ni kaldırmak o kadar kolay değildi.
Yeniçeri Ocağı zamanla salt askerî bir güç olmaktan çıkmıştı. Yeniçeriler özellikle son yüzyilda bir ekonomik gücün kontrolü altına girmişti: Yahudi sermayesiyle ticarî ilişkileri vardi. Dönemin önde gelen Yahudi sarrafları Yeşeya Aciman, Çelebi Behor Karmona, Yeheskel Gabay, Yeniçeri Ocağı sarrafıydı ve yeniçeri ağalarıyla kurdukları ortaklık sonucu Saray üzerinde büyük etkiye sahiptiler.
Özetle, Yahudi sermayesi Yeniçeri Ocağı'nın lagv edilmesini istemiyordu.
Bununla birlikte Yahudi tüccarlari karşısında Osmanli piyasasında giderek güç kazanan Ermeni sermayesi ise Yeniçeri Ocağını kaldırıp Nizami Cedit ordusunun kurulmasini destekliyordu. Yani piyasadaki Yahudi gücünü kırarak Saray nezdinde güçlü olmak istiyordu.
Ermenilerin Yeniçeri Ocağı karşısındaki tavrı Saray tarafından da korunmalarına neden oluyordu.
Uzatmayalım... 1826'da Yeniçeri Ocağı kaldırılırken Yeseya Aciman ve Çelebi Behor Karmona gibi büyük Yahudi tüccarlar öldürüldü. Yeheskel Gabay Antalya'ya sürüldü. Yahudi cemaati ne yapacagini bilemiyordu, çünkü asırlardir ilk kez bir Yahudi cemaat lideri öldürülüyor, önde gelen Yahudi tüccarlar ya sürülüyor ya da yok ediliyordu.
Sonuçta Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla Yahudi sermayesinin siyasal ve ekonomik ağırlığı büyük darbe yedi. Buna karşılık Ermeni lobisi siyasal ve ekonomik gücünün doruğuna çıkacak bir sürece girdi...