Türü
          Araştırma
              Sayfa Sayısı
              416
          Baskı Tarihi
              Nisan 2013
          ISBN
              978-975-352-011-9
          Baskı Sayısı
              9. Baskı
          Basım Yeri
              İstanbul
          Allah (c.c), kendi yolunun küllenmiş işaretlerini hatırlatmak için zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, mesajlarını yaymaya çalışırken hem kendilerini engellemek isteyenlerin, hem de taraftarlarının zulümlerine maruz kalmışlardır.
Bu taraftarlardan bir kısmı peygamberin getirdiği sahih inancı olduğu gibi yaşamaya çalışırken, bir diğer kısmı kitabı tahrif etmek, bidat ve hurafelere tâbi olmak ve peygamberlerini adeta ilahlaştırmak gibi durumlara düşmüşlerdir.
      
    Denge...
İslâm’ın anlamını değiştirip, din adına dine ve alimlerine karşı çıkmanın bu boyutlara ulaştığı bir ortamda, İslâm’a yeni girmiş ve onun ne olduğunu bütün boyutlarıyla bilmeyen, bunun yanısıra kendilerine bildirildiği kadarıyla, Allah’ın insana yüklediği sorumlulukları da üstlenmek istemeyen, istedikleri gibi yaşama eğilimindeki halk kitleleri, İslâm’ın gerçek temsilcilerine değil, Bâtın Ehli’ne sığınmayı tercih ederler. Bunların bulunduğu tekkelere, zaviyelere, hankâhlara yönelir, oralarla irtibat kurarlar. Böylelikle sorumluluğun olmadığı ancak psikolojik tatmin sağlayıp kurtuluşu garantileyen(!) yapıda yer almayı yeterli görürler.
Sonuçta müslüman coğrafyasının her yerinde tekke, zaviye, hankâh adı altında faaliyet yürüten birimler oluşup, çığ gibi çoğalırlar,131 Buralarda faaliyet yürüten kişiler ise, zamanla Kültür Islâmı’nın temel taşları haline gelirler. Ancak İslâmı parçalar halinde düşünüp sadece kendi istedikleri yöne ağırlık vererek, İslâm’ın kendi ifade ettikleri biçimde anlaşılması gerektiğini söyleyenlerin sadece süfîler arasından çıktığını düşünmek yanlış olur. Bunların yanısıra aklı yüceltip, tek ölçü haline getiren, akla uygun olanı hakikat kabul edip, uygun olmayanı tevil eden kelâmcılar da Kültür İslâmı’nın oluşumunda önemli fonksiyon üstlenirler. İslâm Filozofu olarak tanınan ve itaat edilip, bağlanılacak tek kişi olarak herhangi bir Yunan Filozofu’nu gösteren kişiler ise dinin, Peygamberin getirdiği şekliyle sembolik olduğunu, Vahiyde ifadesini bulan kavram ve nitelemelerin gerçek olmadığını iddia ederler. Onlar böylelikle hakikatın sadece akılla elde edilen olduğunu, çünkü dinin bile aklı övdüğünü ifade ederler. Halbuki bunlar delil olarak ileri sürdükleri dinin sembolik ve halk için olduğunu ifade etmişlerdi.
      
              
              Türü
          Araştırma
              Sayfa Sayısı
              379
          Baskı Tarihi
              Ekim 2011
          Baskı Sayısı
              4. Baskı
          Basım Yeri
              İstanbul
          Mütercimi
              Selahattin Ayaz
          Cahiliyye döneminde şair ve şiir algısı
Şair kendi toplumunun kahin ve büyücüsünün geleneğini yürüten bir seçkini olarak her zaman özel bir konuma sahip olmuştur. Bu anlamda şair görünmez dünyadan haber getiren önemli ve esrarlı bir bilgi kaynağıdır da. Bu bakımdan peygambere ilk vahiy gelmeye başladığında araplar, hemencecik onu bir şair, söylediklerini de olağanüstü güzellikte bir şiir olarak kabul ettiler.
      
              
              Türü
          Deneme
              Sayfa Sayısı
              278
          Baskı Tarihi
              1990
          Yazılış Tarihi
              1976
          ISBN
              975-437-035-4
          Baskı Sayısı
              3. Baskı
          Basım Yeri
              İstanbul
          Objektif serisinin sekizinci kitabı.
      
    İlim - Teknik
İlmin boş kalan tahtını, hiçbir şeyi izah. davasında olmayan teknik yakaladı. Teknik! Şu var ki, on dakikada yemek pişiren sihirli tencerenin içinde kâinata ve insana ait muammaların anahtarlarını değil, sadece vitamini ve
lezzeti kaçmış bir soğanlı yahni bulabilirsiniz. Sizi üç buçuk saatte Roma'ya götüren uçağın kazandırdığı zamanın mahiyeti gene münakaşalıdır; mekân ve dördüncü boyut (buut) hakkındaki bilgilerimizin gene faraziyeden üstün değeri yoktur.
      
              
               
 
