Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
248
Baskı Tarihi
2010
ISBN
9789750704819
Baskı Sayısı
0. Baskı
Mütercimi
Mehmet Özgül
'Tıp, nikâhlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin, ama en azından sıkıcı değil. Hem zaten, benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok! '
Susku
Sözlerin anlamı ne denli güzel ve derin olursa olsun, çoğu zaman ne mutlu insanları etkiler ne de mutsuzları. Bunların etkisini ancak konunun dışındakiler, kayıtsızlar hissedebilir. Çünkü mutluluğun ya da üzüntünün asıl anlatımı suskunluktur. Aşık olanlar birbirlerini en çok sessiz kaldıklarında anlarlar. Mezar başında söylenen sıcak, çoşkun sözler yalnız yabancıları etkiler; bunlar ölünün karısı ve çocuklarına hem soğuk hem de önemsiz gelir.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığını sandım... Kırk yaşındayım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı." Efsane sahibiyle yüzleşiyor.
Fabrika Ürünü
Artık giderek dünya insanları bana bir fabrika ürünü gibi görünüyor. Tabii bu çok sert bir önyargı.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığını sandım... Kırk yaşındayım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı." Efsane sahibiyle yüzleşiyor.
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
"Doğumum bile bir kökünden kopma idi. On yaşıma kadar, çevremi, özellikle çevremdeki sessizliği kavramaya çalıştım... Yirmi yaşım ile otuz yaşım arasında aklın bittiği yerleri ve çıldırmanın sınırlarını aradım... Otuz yaşım ile kırk yaşım arasında ne akıllı ne de çılgındım. Dünyayı kavradığını sandım... Kırk yaşındayım. Bugün, gecenin bazı saatlerinde kitlenin anlamsız gürültüsü içinde boğuluyorum... Kendimi öldürmeye çalışıyorum... Özlemlerim kalmadı. Bıraktım. Hepsini kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acıları kaldı." Efsane sahibiyle yüzleşiyor.
Amerikan Güzeli (1999)
American Beauty
Lester Burnham (Kevin Spacey) bir magazin dergisinde çalışmaktadır. Kentin lüks banliyölerinden birinde karısı ve kızıyla yaşayan Lester orta yaş bunalımının eşiğine kadar gelmiştir. Emlakçılık yapan karısı Carolyn (Annette Bening) ona karşı ilgisiz ve soğuk davranır. Lise öğrencisi olan kızı Jane de (Thora Birch) onu küçük görmekte, saygısız davranışlarını günden güne arttırmaktadır. Bütün bunların üstüne bir de gazetedeki patronunun onu gerizekalı yerine koymasıyla kabusu daha da artar.
İnkâr
Never underestimate the power of denial!
İnkârın gücünü asla küçümseme..
Not: Oğlunun çok pahalı televizyon ve müzik setini hamburgercide çalışarak alamayacağı fikrini inkâr eden ve öyle olmasını istediği için öyle inanmayı seçen babanın hikâyesi üzerine...
Amerikan Güzeli (1999)
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Latif Cevaplar
Sultan Ahmed Han, çok sevdiği üstâdı Hüdâyî Hazretleri’ne kıymetli bir hediye göndermişti. Fakat Hazret-i Hüdâyî, devlet ricâlinden hediye alma alışkanlığı olmaması için kabûl etmedi. Bunun üzerine Sultan Ahmed, hediyeyi uhdesinden çıkarmış bulunduğu için onu devrin şeyhlerinden Abdülmecîd Sivâsî Hazretleri’ne gönderdi. Abdülmecîd Sivâsî Hazretleri’nin hediyeyi kabul etmesi münâsebetiyle de bir ziyâret esnâsında:
“–Efendi Hazretleri! Ben bu hediyeyi daha evvel Hüdâyî Hazretleri’ne göndermiştim. Kabul buyurmamıştı. Fakat siz kabul buyurdunuz!” dedi.
İfâdelerdeki nükteyi anlayan Sivâsî Hazretleri de şu mânidar cevabı verdi:
“–Sultanım! Hazret-i Hüdâyî bir ankâdır ki, lâşeye tenezzül etmez!”
Bu cevaptan memnun olan Sultan, aradan birkaç gün geçtikten sonra Hüdâyî Hazretleri’ne uğradı. Ona da:
“–Efendim! Sizin kabul etmemiş olduğunuz o hediyeyi Abdülmecîd Efendi kabul buyurdu.” dedi.
Hazret-i Hüdâyî de mütebessim bir çehre ile:
“–Sultanım! Abdülmecîd Efendi bir deryâdır. Koca deryâya bir damlacık mâsivâ kiri düşmesi, onun sâfiyetine zarar vermez!”
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Mevlânâ'dan Hikmet Damlaları
Acele, birçok işi bozar; dilediğin şeyi yavaş yavaş fakat sağlam bir şekilde yapmalısın. Unutma ki Allah insanı yavaş yavaş tam kırk yılda olgunlaştırır.
-Adâlet, şâhitsiz gerçekleşmediği gibi, aşk da cefâsız zâhir olmaz.
-Köpek bile atılan bir kemiği veya ekmeği koklamadan yemez.
-Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir.
-Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.
-Şükretmek, surat ekşitmekse; sirkeden çok şükreden yok.
-İnsana, aradığı şeye bakılarak değer verilir.*
-Dünya çeşit çeşit nimetlerle dolu olsa, fareyle yılan yine de tiksindirici şeyler yerler. Tahtanın içindeki kurt, “Kimin böyle güzel helvası var!” der.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Dua Hali
Duâ tekrarlandıkça derûnî duyuşlar olarak mü’minin rûhuna nakşolur, şahsiyetine karışıp onun bir husûsiyeti hâline gelir. Bu sebepledir ki yüksek rûhlar, devamlı duâ hâlinde yaşarlar.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Dildeki Hançer
Alçakça söylenen bir söze karşı sakın cevap vereyim deme!.. Çünkü o sözün sahibinde, onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabınıza yine o bayağı ifadelerle karşılık verirler. Câhil ile sakın latife etmeye kalkma!.. Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
Yazılış Tarihi
2007
ISBN
978-9944-83-016-4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanın iç dünyasında derin bir şekilde yaşadığı tezatlar, toplum hayatında da kendini gösterir. Bir taraftan îmânın kemâl ve huzuru içinde yaşayan gönül erleri, diğer taraftan da küfrün girdaplarında kaybolanlar aynı toplumda hayâtiyetlerini devam ettirirler.
Vakit Geçmeden Güneş Batmadan
Kâinâtın küçük bir kopyası olan vücûdumuzda her ân kaç bin hücre doğuyor ve ölüyor. Sanki o, tıpkı kâinât gibi; bir tarafıyla doğumevi, bir tarafıyla mezarlık… İşte fânî olan bu hayat sahnesinde gerçekleşen nefsânî başarılar, deniz kenarında oynayan çocukların, gelecek bir dalga ile yok olmaya mahkûm, kumdan yapılmış evleri ve oyuncakları kabîlindendir.