Türü
Roman
Sayfa Sayısı
358
Baskı Tarihi
Nisan 2001
Yazılış Tarihi
1954
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Yapı Kredi
Editörü
Turan Alptekin

Hürriyet

Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çoçukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde etrafımızda ahenk bulmak şartıyla -ve şüphesisiz muayyen derecesinde-zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onunda kendine göre imtiyazları vardır. Benim çoçukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manasında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus birşey addedenler korkarım ki, hiç bir zaman manasını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak suretle aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden , davul zurna, sokaklara fırladık. Nereden gelir ? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır ? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, 'Buyrunuz efendim bendeniz artık hevesimi aldım. Sizin olsun belki bir işinize yarar!' diye hediye mi ederiz ? Yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbire parlayan, fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını haline giren o büyülü hazinelere mi benzer ? Bir türlü anlayamadım. Nihayaet şu kanaata vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hürriyet aşkı, -haydi Halit Ayarcı'nın sevdiği kelime ile söyleyeyim, nasıl olsa beni artık ayıplayamaz, kendine ait bir lugatı kullandığım için benimle alay edemez!- bir nevi snobizmden başka birşey değilidr. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar,bir daha gözümüzün önünden ,dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi bizde yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. Kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmi yazılarda adının anılması kafi geliyor.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Serbest Fırka Hâdisesi

Köyden Konya'ya döndüğümüz 1930 yılının ortalarıydı; Konya'yı ve bütün memleketi heyecana getirip dalgalandıran meşhur Serbest Fırka hâdisesi yaşandı. Fethi Okyar Bey çıkmış, yeni bir fırka kurmuş... Tek parti, Cumhuriyet Halk Fırkası'nın karşısında ikinci bir parti de seçimlere girecek. Fethi Bey Konya'ya gelmiş, konuşmalar yapmış. O sessiz sakin, boynu bükük millette bir telâş, bir heyecan... Seçimler olacak, oluyor deniyor. Halk Partililer telâşa kapılmışlar. Mahallelerde herkese vaadler yapılıyor. Halk Partisi'ne rey verecek kadın erkek herkese bir merkep yükü odun veya isterse kömür verilecek. Fethi Bey tabii böyle bir vaadde bulunamıyor, ama ekseriyet ondan tarafa. Halkta muazzam bir heyecan, adeta bir kurtuluş sevinci var. Birgün dedem, babama sordu: "Fethi Bey'den ne haberler var? Kimdir bu Fethi Bey?" Babam şu cevabı verdi: "Anladığıma göre, eski İttihatçılardan, Mustafa Kemal Paşa'mn eski arkadaşlarındanmış. Sultan Abdülhamid'i İstanbul'dan Selânik'e sürdüklerinde bu zat sultanın muhafızlarının başında imiş... Kimdir ve nerelidir, bilmiyorum... Yalnız bence, bu büyük bir tecrübe olacak. Fethi Bey kazansa bile, partisine iktidarı verecelderi kanaatinde değilim. Bence bu bir tecrübe, bir denemedir. Bununla milletin nabzı yoklanıyor. "Memlekete bu kadar hâkim olmuş, saltanatını kurmuş, adamlar asmış bir iktidar, öyle kolaylıkla, eski bir subaya yahut sefire: Ben beceremedim, al sen yürüt, diye idareyi vermez. Baba, bu bir denemedir, ben öyle görüyorum."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Hafız Saadeddin Kaynak

Hafız Saadeddin Kaynak'ın, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki cereyana kapılıp ayağının kaydığı zamanları duymuş olan Osman Efendi, sonra, şunları da ilâve etmişti: "Hacca çıkan ilk izinde kalkıp hemen buralara gelmesi, hacdan maksat da tövbe edip yıkanmak olduğuna göre, inşaallah kendisinin o günlerdeki dalgalı hâllerini siler..."

Cesur Yeni Dünya

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
350
Baskı Tarihi
Haziran 2007
Yazılış Tarihi
1932
ISBN
975-6902-16-7
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
ithaki
Editörü
Savaş Kılıç
Mütercimi
Ümit Tosun
Orijinal Adı
Brave New World
Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley'in bir romanı, magnum opus'udur. Brave New World romanın özgün adıdır.
Neden Altını Çizdim?
Dostların gerçekten böyle bir işlevi var mı?

Bir dostun temel işlevlerinden biri

Bir dostun temel işlevlerinden biri, vermek istediğimiz, ama düşmanlarımıza uygulayamadığımız cezaları (daha yumuşak ve sembolik bir şekilde) çekmektir.

Eksik Şiir

Türü
Şiir
Sayfa Sayısı
211
Baskı Tarihi
2006
Yazılış Tarihi
2006
ISBN
975-342-588-0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Metis Yayınları
Editörü
Müge Gürsoy Sökmen

Büklüm Büklüm

Ne söylesen, ne beklesen Yaradandan ya da kaderinden Ele geçmez istediğin Uğruna savaş vermediysen Sanki seni boğar gibi Sanki yeniden doğar gibi Sanki zaman zaman ölür gibi Acısını çilesini çekmediysen Hani büklüm büklüm boynunda Hani paramparça ruhunda Hani soran gözlerle kapında Bekleyen dargın anılar gibi Sevilmeden de sevmeyi Neyi özlediğini bilmeyi Acı da olsa yine gerçeği Görüp de söylemeyi bilmediysen

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

İmparatorluk

İmparatorluk kelimesi hazin ve nankör bir kelime. İmperyum, sömürüye ve tahakküme dayanır. Osmanlı, Devlet-i Aliye'dir. Batının anladığı mânâda sömürücü değildir.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Tenkîdin ne müstahsili var ne müstehliki

Tanzimat'ta tenkit nev'i yok. Tenkit güçtür, bizde kökü yoktur. Türkiye'de tenkîdin müstahsili olmadığı gibi müstehliki de yok!

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Karanlıkta birbirimize gülümsemeye daha ne kadar devam edeceğiz?

Cemiyette ölçü yoksa tenkit de yapılamaz!

Tenkidin olması için ortak ölçülerin olması lazım. Tenkitçi belli ölçülere dayanarak konuşur. Cemiyette ölçü yoksa tenkit de yapılamaz. Ortak şuur. Tenkit, güzele, doğruya davettir. Bugün bütün Türkiye'ye seslenen bir yayın ve insan yok. Ölçü buhranı var. Yapılan herşey karanlıkta birbirine gülümsemekten ibaret.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Üniversitelerimizin Türkoloji bölümü hocaları ne düşünürler bu laflar hakkında acaba?

Türkoloji

Türkoloji kelimesinden daha yüz kızartıcı bir kelime yoktur.Ruslar çıkarmıştır bu kelimeyi, ölü milletler için. Sümeroloji gibi. Bu kelime, Türk medeniyetini paranteze almak demektir. Bu müthiş yalanı bize de kabul ettirdiler. "Türkoloji" Osmanlı'yı paranteze alan, âtıl bırakan bir kelimedir. Neden bir Frankoloji yok da Türkoloji var? Biz ölü müyüz? Ruslar ve Batılılar sırf bizi, yâni Osmanlı'yı dikkatlerden uzaklaştırmak için bu kelimeyi îcad etmişler.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Cemil Meriç böyle söylüyor ve bu romanın varlığından bile haberimiz yok!...

Batı'da tek romancı vardır

Batı'da bir tek romancı vardır, o da Balzac'tır. Onun da tek romanı "İhtişam ve Sefalet".