Türkiye'nin Ruhu - Cemil Meriç
Yıl
Yönetmen - Şafak Bakkalbaşıoğlu Senaryo - Metin Tavukçuoğlu Seslendiren - Erdal Beşikçioğlu Yapım - BBO Yapım Yönetmen Ekibi - Soner Sevgili, Funda Uluköse Danışman - Dücane Cündioğlu Konsept ve Senaryo - Metin Tavukçuoğlu Müzikler - GileM (Kemal Sahir Gürel, Erdal Güney, Hüseyin Yıldız, Ayşe Önder, İrşad Aydın) Seslendirme - Cüneyt Türel, Ahmet Mümtaz Taylan Aydınlarımızdan biri de Cemil Meriç’ tir. Ülkesinin geçmişini, hâlini ve geleceğini sırtlanan bir aydın... Türkiye’ nin Ruhu, Cemil Meriç’ in ayna kişiliği üzerinden, başta Cumhuriyet dönemi olmak üzere son ikiyüz yıllık düşünce ve siyaset maceramızı, Batılılaşma çabalarımızı ve bu uğurda yapıp ettiklerimizin üzerimizdeki etkilerini, sanat ve edebiyat sorunlarımızı irdelemek ve yarınlarımıza daha kendinden emin bakabilmek için gerekli düşünce ipuçlarına vakıf olmak, kısaca “Türkiye’nin Ruhu” nu sorgulamak amacını taşır. Türkiye’nin Ruhu belgesel film projesi, Cemil Meriç konulu üç kitaba imza atmış olan gazeteci - yazar Dücane Cündioğlu danışmanlığı ile yola çıkmış bir çalışmadır. Türkiye’nin Ruhu, Metin Tavukçuoğlu’ nun kalemiyle senaryolaştırıldı. Filmin Müzikleri, aralarında Kurşun Yarası, Son Osmanlı – Yandım Ali, Elveda Rumeli gibi çalışmaları da bulunan, usta müzisyen Kemal Sahir Gürel ve ekibinin imzasını taşıyor. Filmi, usta oyuncu ve seslendirme sanatçısı Cüneyt Türel’ in seslendirirken, Cemil Meriç’ in sesi ise oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan oldu. Tiyatro, sinema ve televizyon dizisi çalışmalarından tanıdığımız Erdal Beşikçioğlu ise Türkiye’ nin Ruhu’ nun en özel bölümlerinden biri olan ‘muamma hikayeler’ in anlatıcısı olarak çıkıyor karşımıza. Yapım aşamasında, İstanbul, Ankara, Hatay’ ın yanı sıra Cemil Meriç’ in hayatında özel bir yeri olan Paris’ te de çekimler ve arşiv çalışmaları gerçekleştirildi. Cemil Meriç, eserleri ve Türkiye’ nin Ruhu konusunda 70 önemli isimle söyleşiler gerçekleştirildi.

Aldanmak Öldürür

Yahuda kralı Herod...Büyük Herod..! Vaftizci Yahya'yı getirmelerini emrettiğinde gözlerindeki yorgunluk ve alnındaki gelgit gün kadar aşikardı. Kaşları çatılmış, çenesi sarkmış, yüzü kararmıştı. Zihni bir mesele ile meşgul olduğunda aynen böyle kararırdı çehresi... Gardiyanlar vaftizci Yahya'yı zindandan alıp huzura çıkardığında, vakit gece yarısını çoktan geçmişti. "Uzun zamandır zihnimi karıştıran, uykularımı kaçıran bir mesele var. Bilginlerle de konuştum, kahinlerle de konuştum, tatmin edici bir cevap alamadım hiçbirisinden..." dedi Herod.
Türkiye'nin Ruhu - Cemil Meriç
Avatar - Son Hava Bükücü (The Last Air Bender)
M. Night Shyamalan tarafından çekilen, 2010 yapımı Avatar: Son Havabükücü isimli çizgi serinin uyarlaması olarak tasarlanan üçlemenin ilk filmi'dir. Nickelodeon ve Paramount Pictures tarafından yapılmıştır. Aslında üçlemenin isminin serininki ile aynı olması planlanıyordu. Ama James Cameron'ın yönettiği 2009 yapımı, üç boyutlu bilim kurgu filmi Avatar la olan isim benzerliği sebebiyle Shayamalan, üçlemenin adından "Avatar" kelimesini çıkarmış ve üçlemenin adını da "Son Hava Bükücü" olarak değiştirmiştir.Senaryo yazımında serinin yaratıcıları Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko Shyamalan'ı yalnız bırakmamışlar ve Senaryoyu birlikte hazırlamışlardır.Yaratıcıları seriyi senaryo'ya dönüştürürken ana karakter Aang'i geliştirip, daha aktif ve cesur bir karaktere dönüştürmüşlerdir. Orijinal seri'de üç sezon boyunca yaşanan olaylar toplamda dokuz ayda yaşanırken, üçleme'deyse üç yıl'da yaşanacak. Seriyle filmin arasındaki başka bir fark, Aang ve Iroh'nunkiler gibi isimlerin İngilizce yerine orijinal Asya fonetik okunuşlarıyla okunması.Bu filmi seriye göre daha gerçekçi kılıyor.Filmde serinin aksine ateş bükücülerin çoğu kendi ateşlerini yaratamaz, yalnızca Iroh,Zuko ve bazı ileri seviye ateş bükücüler kendi ateşlerini yaratabilmekte.Ve Avatarlar'ın aile kurmaları'nın imkansız olması Zuko ve Azula'nın Avatar Roku'nun torunları olmasını imkansızlaştırıyor.Filmde Roku Ruhlar dünyası'nda Aang'e (tıpkı dizide Zuko'ya rüyasında göründüğü gibi) Ejder formunda görünüyor. 2009 Mart'ında çekimlerine başlanan filmin oyuncuları ise çoğunlukla yeni yüzlerden oluşuyor. Üçleme olarak tasarlanan projeye Paramount Pictures 350 milyon dolarlık bir bütçe ayırdı. 2011'de ikinci ve 2012'de üçüncü filmin tamamlanması planlandı. Üçlemenin ilk filmi olarak düşünülen ilk film serinin ilk sezonunu kapsıyor.Film dört ayda 318 milyon dolar hasılat elde etmiştir.

Zarar verme

+Lütfen! Ateş Ulusu'nu nasıl yeneceğimi söyle. -Halkının kaybını ve ölümlerindeki mesuliyeti kabullenmiyorsun. Kendini yas tutmaktan alıkoyuyorsun. -Öfkelisin. Bundan vazgeçmelisin. Avatar olarak, başkalarına zarar veremezsin. -Okyanus'u kullan. Onlara Su'yun gücünü göster. Git hadi! Şimdi yap.
Avatar - Son Hava Bükücü (The Last Air Bender)
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
Ocak 2006
ISBN
975-352-015-8
Baskı Sayısı
8. Baskı
Yayın Evi
Pınar Yayınları
Mütercimi
Abdi Keskinsoy

Maddî ilerlemeye ciddi bir biçimde ağırlık vermek

Bu ümmet, şu aşamada teknolojik gelişme sahasında herkese önünde boyun eğdirecek ve bu alanda liderliğini dünyaya kabul ettirecek ölçüde baskın bir üstünlüğe sahip değildir. Avrupa dehası bu hususta kendisini hayli geride bırakmıştır. İslâm ümmetinin, en azından birkaç asır daha Avrupa'ya karşı maddî bir üstünlük sağlaması mümkün değildir. Öyleyse bu aşamada başka bir meziyete, şu medeniyette bulunmayan bir meziyete sahip olması gerekir. Bu, maddî gelişmeyi ihmal edeceğiz anlamına gelmez. Zira bu alanda yoğun bir çaba göstermemiz şarttır. Yalnızca beşeriyetin liderliğini ele almamızı sağlayacak bir güç olduğundan değil, varoluşumuz için gerekli olması hasebiyle maddî gelişmeye önem vermek zorundayız. Aynı zamanda insana yeryüzünde halife olma vazifesini yükleyen ve beşerin varoluş gayesini tahakkuk ettirdiğinden ötürü maddî alanda ilerlemeyi, birtakım şartlar dahilinde Allah'a ibadet kabul eden İslâm anlayışının bir gereği olması hasebiyle de maddî ilerlemeye ciddi bir biçimde ağırlık vermek durumundayız.

Vizontele
Vizontele, 2001 yapımı Yılmaz Erdoğan - Ömer Faruk Sorak filmidir. Senaryosunu da Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı film Hakkâri'de geçmekteyse de, burada çekim yapmanın zorluğu nedeniyle çekimler, Van'ın Gevaş ilçesinde yapıldı. Çoğunlukla BKM oyuncularının rol aldığı filmin 2004 yılında Vizontele Tuuba adlı bir devam filmi çekildi.

Ben gidersem ölürler...

"Başkan: Nasıl yani, sen şimdi kuşlar yüzünden mi gitmedin Danimarka'ya? Emin: E, ben gidersem ölürler.
Vizontele
Avatar - Son Hava Bükücü (The Last Air Bender)
M. Night Shyamalan tarafından çekilen, 2010 yapımı Avatar: Son Havabükücü isimli çizgi serinin uyarlaması olarak tasarlanan üçlemenin ilk filmi'dir. Nickelodeon ve Paramount Pictures tarafından yapılmıştır. Aslında üçlemenin isminin serininki ile aynı olması planlanıyordu. Ama James Cameron'ın yönettiği 2009 yapımı, üç boyutlu bilim kurgu filmi Avatar la olan isim benzerliği sebebiyle Shayamalan, üçlemenin adından "Avatar" kelimesini çıkarmış ve üçlemenin adını da "Son Hava Bükücü" olarak değiştirmiştir.Senaryo yazımında serinin yaratıcıları Michael Dante DiMartino ve Bryan Konietzko Shyamalan'ı yalnız bırakmamışlar ve Senaryoyu birlikte hazırlamışlardır.Yaratıcıları seriyi senaryo'ya dönüştürürken ana karakter Aang'i geliştirip, daha aktif ve cesur bir karaktere dönüştürmüşlerdir. Orijinal seri'de üç sezon boyunca yaşanan olaylar toplamda dokuz ayda yaşanırken, üçleme'deyse üç yıl'da yaşanacak. Seriyle filmin arasındaki başka bir fark, Aang ve Iroh'nunkiler gibi isimlerin İngilizce yerine orijinal Asya fonetik okunuşlarıyla okunması.Bu filmi seriye göre daha gerçekçi kılıyor.Filmde serinin aksine ateş bükücülerin çoğu kendi ateşlerini yaratamaz, yalnızca Iroh,Zuko ve bazı ileri seviye ateş bükücüler kendi ateşlerini yaratabilmekte.Ve Avatarlar'ın aile kurmaları'nın imkansız olması Zuko ve Azula'nın Avatar Roku'nun torunları olmasını imkansızlaştırıyor.Filmde Roku Ruhlar dünyası'nda Aang'e (tıpkı dizide Zuko'ya rüyasında göründüğü gibi) Ejder formunda görünüyor. 2009 Mart'ında çekimlerine başlanan filmin oyuncuları ise çoğunlukla yeni yüzlerden oluşuyor. Üçleme olarak tasarlanan projeye Paramount Pictures 350 milyon dolarlık bir bütçe ayırdı. 2011'de ikinci ve 2012'de üçüncü filmin tamamlanması planlandı. Üçlemenin ilk filmi olarak düşünülen ilk film serinin ilk sezonunu kapsıyor.Film dört ayda 318 milyon dolar hasılat elde etmiştir.

Kendisini duyguları olan bir insanmış gibi gösterebilmek için...

Kendisini duyguları olan bir insanmış gibi gösterebilmek için...annesinden söz etmeye başlamıştı. Ona güvenmemizi ve onun için üzülmemizi istiyor, böylece savunmasız kalacağız... ...ve sonra saldıracak. Sorun şu ki, bu işe yaradı. Onun için gerçekten üzülmüştüm. Kafasının karışmış olabileceğini ve incindiğini düşünmüştüm.
Avatar - Son Hava Bükücü (The Last Air Bender)
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?

Hasan Basri

Hasan Basri’nin dinî fikirleri ehl-i sünnet akidesine sâhip bir fakihin veya müfessirin fikirlerinden hiç farklı değildir. Sonraki tarihlerde tasavvuf adı altında yaygınlaşan birçok bâtınî inançlara bakarak, Haşan Basrî’yi sûfîlerden ziyâde ulemâ zümresinden saymak doğru olur. Zaten kendisi zamanının en tanınmış din âlimi idi. Onun Kur’an’ın hükümleri hakkındaki yorumları çoğunlukla realist ve hattâ rasyonalisttir. O kadar ki, esas itibariyle duygusal reaksiyon uyandırmaya yarayan pekçok şeyi rasyonel olmadığı için reddediyor. Onun mutasavvıf olarak ayırdedici özelliği kalbe önem vermesi, nefs muhasebesi yoluyla günahtan kaçınmayı öğütlemesi, ve dünyaya aldanmamaları için insanları devamlı şekilde uyarmasıdır. Ona göre dünya için âhireti satan her iki dünyayı da kaybeder, ama âhiret için dünyayı satan ikisini birden kazanır. Bütün bu fikirler Batılılar’ın mistisizm dediği ve sonraki bazı sûfîlerde görülen tabiat-üstü veya duyulardışı bir âlemle temâs, veya Tanrı ile bir olma iddiasının tamâmen dışında şeylerdir. Hasan Basrî iyi bir Müslümanın Allah’ın sevdiği bir kul olabilmek maksadıyla neler yapması gerektiğini söylemeye çalışıyor ve bu hususta Müslümanlar arasında hiçbir ayırım yapmadan herkesin "makûl" sayacağı şeyler teklif ediyor.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?

Zâhir ilmi bâtın ilmi

Hallâc’a kadar (ö. 922) gelen ilk mutasavvıfların doktrinleri ve yaşayışları hakkındaki bilgilerin çoğu ikinci, üçüncü elden anekdotlar halinde bize intikal etmiştir. Bağdad’da tasavvufa sempati duyan birçok muhaddis ve edîbler meclisler tertipliyorlardı. İslâm tasavvufu üzerine ilk anekdotlar buradan çıkmıştır. Bu anekdotları toplayan ansiklopediler sâyesinde sûfîlik popüler bir hâle gelmiştir ki, bunların en eskileri Burculanî’nin Kitâbü’r-Ruhbân’ı ile Kerem ve Cûd ve Sehâ en-Nüfûs’udur. Bundan sonra İbni Ebi’d-Dünyâ’nın eseri geliyor. Bunlarla birlikte Huldî’nin Hikâyât'ı ve Ebû Nuaym’ın Hilye’si sonraki kitapların başlıca kaynağı olmuştur. Anekdot kitaplarında bir hikâyenin birkaç varyantına raslıyoruz ki, tasavvuf gibi sözdeki en ufak nüansların bile büyük mânâ farkları yarattığı bir sâhada bu durum araştırıcıların işini bir hayli güçleştirmektedir. Müphem rivâyetlerin ve şifahî nakillerin sosyal-psikolojik faktörlerle nasıl değişikliklere uğradığı hesaba katılırsa, ilk devir sûfîlerinin etrafında teşekkül eden şöhret ve kudsiyet hâlesi daha iyi anlaşılabilir. Fakat bu adamların doktriner görüşlerinden ziyâde verdikleri yaşayış örnekleriyle kitleleri cezbettikleri muhakkaktır; fakihler ile esas anlaşmazlıkları da buradan doğmaktadır. Mutasavvıflar dini hiçbir zaman bizim anladığımız mânâda bir ilim konusu olarak görmemişler, dinin ancak yaşandığı zaman bir mânâsı olabileceğini söylemişlerdir. Bu yüzden ilk İslâm fıkıhçılarının din yorumları onları iki bakımdan tedirgin etmiştir. Birincisi dini, objektif, hâricî bir kaideler sistemi olarak almanın hakikî imânla herhangi bir ilgisini görmemişler; ikinci olarak da fıkıhçıları ferd olarak "başkalarına tavsiye ettiklerini şahsen yapmayan" samimiyetsiz insanlar olarak telâkkî etmişlerdir. Hukukçunun şekilciliği ile mutasavvıfın hissî hayatı arasında görülen tezat daha sonra zâhir ilmi bâtın ilmi diye bir kutuplaşmaya yol açacaktır. Maamafih, Haşan Basrî başta olmak üzere tanınmış mutasavvıfların çoğu dinî ilimler sâhasında da ihtisas sahibi kimselerdi ve onların varlığı tasavvufu sırf halk hatibi veya pazaryeri vâızı takımından kimselere mahsus avamî bir telâkkî olmaktan çıkarmıştır. Nitekim bu "ulemâ" zümresinden bazıları fıkıhçıların yaptığı sistemleştirme çalışmalarına karşı kendi "yollarının" esaslarını koymuşlardır.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?

İlk sûfîler esas itibariyle zühhâd (zâhidler) tâifesi arasından çıkmıştır.

İlk zâhidlerin Hıristiyan münzevîlerini taklid etmiş olmaları pek muhtemeldir. Mekke’de, İslâm’dan önce de sûfîlerin bulunduğu söylenmiştir. Anlaşıldığına göre bunlar İslâm’dan önceki hayattan uzak yaşayan, üzerlerine gelecek bir İlâhî gazabdan dehşete kapılarak zühd yolunu tercih eden kişilerdi. Sûfî isminin kaynağı olan sûf (kaba yün kumaş) da bunların kıyâfetleri olmalıdır. Sûf böylece dünya hayatına kıymet vermeyişin bir sembolü olmuştur. Hicretin ilk ikiyüz yılında Medine’de ve özellikle Irak bölgesinde Zühhâd, Kurrâ, Bekkâün, Kussas, Nussak gibi çeşitli adlar altında popüler zümreler vardır ki bunların ortak karakteri halkı Allah’ın gazâbı husûsunda uyarmak idi. Bir çeşit halk vâizi olan bu adamlar halkın toplu bulunduğu yerlerde heyecân içinde Kur’ân okur ve ağlarlar, yine Kur’ân’dan aldıkları hikâyeleri süsleyerek bunlar üzerine inşâ ettikleri ahlâkî vaazlarla halkın din anlayışı üzerinde büyük tesir icrâ ederlerdi. Bunların heyecân unsuruna fazla yer veren din anlayışlarıyla ilk İslâm fıkıhçılarının -ister istemez- şekil unsuruna önem veren anlayışları arasındaki çatışma, yavaş yavaş ulemâ karşısında bir sûfî tabakasının teşekkülüne ve bunların bir zümre hâlinde şuûr kazanmalarına -ve daha sonra teşkilâtlanmalarına- yol açmıştır. İlk sûfîler esas itibariyle bu zühhâd (zâhidler) tâifesi arasından çıkmıştır.