İnsan davranışları ve Hümanizm
Sarsılmaz bir inatçılık beliriyor yüzünde, bir güven kumkuması haline girmiş. Şunları geçmeden şunları söylediğini duyuyorum:
"Birisi, belli bir toplumsal çevre, bir arkadaş topluluğu için yazıyordum derse, ona sözüm yok. İyi bir iş yapıyor demektir. Siz de belki gelecek kuşaklar için yazıyorsunuz. Kendinize rağmen, bir başkası için yazdığınıza eminim."
Yanıt bekliyor, konuşmadığımı görünce devam ediyor:
"Belki de insanlardan tiksiniyorsunuzdur..."
Bu yanıltıcı uzlaşma çabasının altından ne çıkacağını biliyorum. Benden pek az şey istiyor, bir yaftayı kabullenmemi istiyor sadece. Ama bir tuzak bu, ona baş eğersem beni sınırlamış, yeniden kurmuş ve aşmış olacak. Çünkü hümanizm, bütün insan davranışları kendi malı haline getirir ve hepsini birbirine karıştırır.
Adam Gövdesi
Ben geçmişimi nerede saklayacağım? Geçmişinizi cebinizde saklayamazsınız. Onu koyacak bir eviniz olmalı. Gövdemden başka şeyim yok benim. Yapayalnız bir adam salt gövdesiyle anıları durdurup saklayamaz. Anılar üzerinden geçip gider onun. Ama yakınmamalıyım. Çünkü özgür olmaktan başka şey istememiştim.
Bir kente yürüyen ordu
Yeniden yürüyorum. Rüzgar bir vapur düdüğünün çığlığını getiriyor. Yapayalnızım, ama bir kente yürüyen ordu gibiyim... Şu anda, denizlerin üzerinde müzikle çalkalanan gemiler var; Avrupa'nın bütün kentlerinde ışıklar yanıyor; Berlin sokaklarında komünistlerle naziler çarpışıyor, işsizler New york kaldırımlarını arşınlayıp duruyorlar; sıcak odalarda, tuvalet masalarının karşısına geçmiş kadınlar, kirpiklerini boyuyorlar. Ve ben burada şu ıssız sokaktayım.Neukölln'deki bir pencereden sıkılan her kurşun, götürülen yaralıların her kanlı çığlığı,süslenen kadınların her ufacık, şaşmaz el hareketi, adımlarımın her birine, kalbimin her atışına yanıt veriyor.
Onların pazarı
Bir gebe kadın, kaba görünüşlü bir delikanlıya yaslanmıştı:
"Bak, bak orada işte!" diyordu.
"Ne?"
"Bak, bak martılar orada işte!"diyordu.
Delikanlı omuz silkti. Martı falan yoktu ortada. Gökyüzü tam arınmıştı. Ufuk çizgisinde bir pembelik vardı yalnız.
"Martıların sesini duydum. Bak dinle, çığrışıyorlar."
Delikanlı: "Bir şey gıcırdamış olmalı..."
Bir gaz lambası yandı. "Lamba yakıcısı geçmiş olmalı" diye düşündü.Çocuklar onu gözlerler. Çünkü eve dönme işaretini çocuklara o verir. Ama yanılmışım. Güneşin son yansılarından biriymiş bu. Gökyüzü hala aydınlıktı, ama toprak alacakaranlığa gömülmüştü. Kalabalık dağılmaya başladı. Denizin iç çekişleri iyice duyuluyordu. İki eliyle parmaklığa abanmış bir genç kadın, dudak boyasının karasıyla çizgilenmiş mavi yüzünü gökyüzüne çevirdi. Bir aralık " insanları sevecek miyim yoksa" diye düşündüm. Ama bu eninde sonunda onların pazarıydı, benim değil.
Hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmez
Gerçek hanımefendiler öteberinin fiyatını bilmezler, tatlı çılgınlıkları severler onlar; gözleri, tertemiz çiçeklere, kış bahçelerinde yetiştirilmiş çiçeklere benzer.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
207
ISBN
978-605-4195-17-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
H.Ahmet Menteş
Hürriyet ve Zürriyet
Çocuğu olmamıştı Osman Yüksel Serdengeçti'nin, sohbetlerinde bazen de kendini hicvederdi. "...Benim hatun Hırka-i Şerif bohçası gibi kırk kat örtülüdür. Bu dünyada ne çektiysem iki İsmet'ten çektim. Biri beni zürriyetimden diğeri de hürriyetimden etti.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
207
ISBN
978-605-4195-17-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
H.Ahmet Menteş
Müzik
Müzik, ruhun Allah'a yükselişinde son basamaktır. Her insan mutlaka bir müzik aleti, bir enstrüman çalabilmelidir.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Batılılık
Paris ve Londra'da geçirilen birkaç yılın, "Batı tipi" devlet okullarında okumaya oranla, çağdaş Batı uygarlığının değer ve
kurumlarını özümsemekte daha etkili bir deneyim olacağı kabul edilmelidir. Yukarıdaki tablodan, Osmanlı sadrazamlarının Genç Türklere oranla "Batılı dünya görüşüne" daha açık oldukları sonucu çıkmaktadır.
İkinci düzeydeki siyasi şahsiyetleri bir yana bırakıp sadece "lider"leri ele alacak olursak, aradaki fark daha belirgin bir şekilde ortaya çıkar.
Tanzimat döneminin üç büyük siyasi önderinin (Mustafa Reşit, Âli ve Fuad Paşalar) üçü de altışar yılı aşkın sürelerle Avrupa'da yaşamışlardır.
Birinci Meşrutiyetin siyasi lideri Mithat Paşa altı ay kadar Avrupa'da bulunmuştur.
Talat ve Cemal Paşalar, iktidarı kesinlikle ele geçirdikleri 1913 yılından önce yurt dışında bulunmamışlardır.
Enver ise 1909'da üç ay kadar Berlin'de askeri ataşelik görevinde bulunmuştur.
Mustafa Kemal Paşa yaşamı boyunca toplam üç kez Batı ülkelerini ziyaret etmiştir:
1910: Picardie manevralarında Türk ordusunu temsilen (süre belirsiz – birkaç gün)
1917-18: Veliahdın maiyetinde resmi Almanya ziyareti (20 gün)
1918: Viyana ve Karlsbad kaplıcalarında tedavi (birbuçuk ay)
Paşanın 1913-14'te bir yıl askeri ataşe olarak bulunduğu Sofya'yı bir Batı kültürel merkezinden ziyade, bir Balkan taşra kasabası (1910 nüfusu: 102.000) olarak değerlendirmek daha doğru olur.
İsmet İnönü, yaşamında ilk kez Lausanne görüşmeleri münasebetiyle yurt dışına çıkmıştır. Celal Bayar'ın 1937'de başvekâlete gelişinden önce yurt dışında bulunduğuna ilişkin bir kayıt yoktur.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Neden Altını Çizdim?
Üstadın sivri dili müthiş!
Manzara Meydanda
Aslında "Cumhuriyet eğitiminin etkileri yarışması" iyi bir fotoğraf yarışması olur. Manzara meydanda...
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
TİP ve MİT
TİP tamamen MİT tarafından kuruldu. Kemal Sülker yüzde seksen polistir. Entellektüel sayılmaz. Bana "Hatırlarımı yazsam, mezarımdan çıkarır bu adamlar" dedi. Çok namuslu bir zamanında, kafaları çektiğimiz bir sırada söyledi.