Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
“Bütün diğer romanlardan sonra yazmak istediğim bir itiraf roman vardı…”“Bu romana bütün yüreğimi vereceğim, kanımı akıtacağım. Sürgün yıllarımda, yatağıma yatmış, iç çözümlemeler yaparken, hüznün altında ezildiğim anlarda bu kararı verdim…”“Bu roman benim için öyle değerli ki, benimle öyle bir bütünleşmiş ki… Onu başyapıtım yapmak istiyorum…” (Fyodor Dostoyevski’nin kardeşine yazdığı mektuplardan.) (Arka Kapak)
Neden Altını Çizdim?
Rusça aslından çeviren: Leyla Şener

Yeraltı

Siz, sonsuza dek varlığını sürdürecek bir sırça saraya inanıyorsunuz; gizlice de olsa dil çıkarıp nanik yapamayacağınız bir saray... Ben ise bu saraydan, sırçadan olduğu ve yerle bir edilemeyeceği için gönlümce hiç nanik yapamayacağımdan korkuyorum. Yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, belki ıslanmamak için oraya girerim;ama beni yağmurdan koruduğu için kümesi saray olarak göremem. Gülerek, böyle bir durumda sarayla kümes arasında bir fark olmayacağını söylüyorsunuz. Evet, eğer hayat gayemiz ıslanmamaksa size katılıyorum. Ben, hayatının saraylarda geçmesini isteyenlerdenim;aslında yaşamın bundan ibaret olmadığını bildiğim halde. Benim istediğim şey budur; bundan kurtulmamı istiyorsanız, başka bir hedef gösterin bana. Ama bunu yapana kadar kümesi saray olarak görmemi beklemeyin benden.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Neden Altını Çizdim?
http://www.serlevha.com/kitap/huzun-ve-tesaduf-mustafa-kutlu

Hüzün ve Tesadüf

Bir şey yap güzel olsun… Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. -Güzellik karın doyurmuyor abi… İnsanlar iş, ekmek özgürlük istiyor. Bunca yoksulluk var iken, nasıl gider gönül darlığı. -Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgara ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin. -Doğru iş yapanı, doğru konuşanı, dokuz köyden kovuyorlar. Adını unutup “Davut” diyorlar. “Ulan âlemin enayisi sen misin” diye aşağılıyorlar. Bir “doğru şey” onları engellediğinde, “Yok mu bunun bir ek yeri, yumuşak karnı” diye mızıldanıp, huylanıyorlar. Bu “ek yeri”n keşfi için komisyonlar kurup, dosyalar dolduruyorlar. Sonunda Davut’a doğru işaret parmaklarını sallayıp, gözlerini belerterek “Bak açarız dosyanı ha…” diye kısık bir sesle sesleniyorlar. -Bir şey yap iyi olsun. Hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın, garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun. -Bize hep, “İyilik yapma, sakın ha kemlik bulursun” diyorlar. -Olsun sen bir iyilik yap at denize, balık bilmez ise Hâlık bilir… -İyi de nere o iyiliği yapacak olan, onlar hep güzel atlara binip aramızdan ayrıldılar. -Sözüm sanadır, giderler zaten gitmiş. Sen kanaatı gözet, mütevazı ol. -Mütevazı olacağım ama, gerçek sanırlar diye endişe ediyorum. O zaman bizi bir köşeye itekleyip unutuyorlar be abi; çapsız, işe yaramaz, cirmi kadar yer yakar diyorlar. Diğerlerine omuz atıp, çelme takıp öne geçsem parayı toplayacağım. Sen bizim ekmeğimizle mi oynuyorsun, sen bizim kimlerle dansettiğimizi biliyor musun? Burası kurtlar sofrası. -Bir şey yap âdil olsun, haktan hukuktan ayrılmasın. Zâlime haddini bildirsin, mazlumun payını versin. -“Hak değirmende” diye bir söz var, işitmedin mi? Hukuk güçlünün yazdığı bir kitap, Para kimde, güç onda. -Hak yerini bulur ve elbette hak gelince bâtıl zâil olur. -Ben de şunu diyorum, “Hamama giren terler ve oyuna katılan kol sallar”. Kanı da var, canı da var ama hamsi kurban olmuyor. Hakkı tutup kaldıracak derman nerede bizde? -Çabuk parlayan çabuk söner, sabr ile elbet olur koruk helva. -Abi senin anlattıkların notlu izahlı atasözleri sözlüğünden seçmeler. Bu sözlüğün pek çok nüshası var ama, kullanımı ilkokuldan öteye geçmiyor. Sen bize nasihat vereceğine, biraz harçlık versen daha iyi.. -İnsanlar ne zamandan beri bu hale düştü…? -Böyle gelmiş, böyle gidiyor… Tarih dede öyle diyo. -Olur mu hiç. Tarih insanları ibret alsınlar diye yazılır, okutulur. -Biz tarihi savaşların, kıyımların hikâyesi olarak dinledik. Hükümdarların birbirini boğazlıyor, ortalık kandan geçilmiyor. -Bir şey yap barış olsun. İnsanlar kin ve nefretten uzaklaşın. Bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin. -Ohooo, bana neredeyse dünyayı düzelt diyorsun… -Öyle,.. Hadi bir şey yap.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Antik Yayınları
Dönemin en meşhur kadın yazarlarından olan Güzide Sabri Aygün, Meşrutiyet ve Cumhuriyet Devri’nin ilk yıllarında halk arasında çok tutulan aşk romanlarını yazmıştır. "Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi", aşkın kalın perdeler ardına kapatıldığı toplumda, yasak aşkını kalbine gömen bir kadının ıstıraplarını, kadın gözüyle anlatan “ilk ses”tir… Pek çok filme konu olan Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi, birçok defa basılmış ve Ermenice’ye çevrilmiştir.

"Solgun Bir Gül Oluyor Dokununca"

Ey mihnetli sevdamın penah-ı pür sükunu olan [sekinetle saklandığı] yerler... Sizlere elveda. Ey ömr-i mükedderimin [kederli ömrümün] hem-râz-ı ketûmu [sırdaşı] olan defter. Sana da ebediyyen elveda... Bir şehka-i teessürle cevap verdi: "Sen yalnız ölmeyeceksin. Seni ebediyyete alan mezar ikimizi de karanlıklar içinde uyutacak." dedi. Sonra yorgun ve bitâb ağır ağır kapıdan çıktı. Bahçenin kumları üzerinde yalnız ayak seslerini işitiyordum. Başımı kanepenin yastıkları arasına sokarak hıçkıra hıçkıra ağlıyorum.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Ses

Bir ses ki yapışkan ve sürekli. Hala aynı şiddetle haykrıyor.Bir ses ki unutulmaz. Bir ses ki, bir ses ki, felaketli bir ömrün bütün zehirlerini, onların birikmesinde günahı olmayanların da içine doldurabilmek için, en küçük bir şikayet sebebini büyük bir boşalma fırsatı gibi yakalar, tizleşir ve kezzap gibi keşkinleşerek yalnız sahibini değil, bütün insalları tehdit eden meçhullere karşı imkansızlığın çığlığı imiş gibi içimizdeki ümit köklerini haşlar ve hepimizin mübarek haykırışımız olmak istidadını kazanır.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."

Hangi Batıcılık?

Osmanlı reformunu taklitçilik, yüzeysellik, elitizm ve gayrı millilikle suçlayan klasik eleştiri çizgisi inandırıcı olmaktan uzaktır. Bu tür tepkileri, Cumhuriyet rejimini her ne pahasına olursa olsun yüceltme yönündeki ideolojik çabalar çerçevesinde değerlendirmek daha doğru olur. Taklitçilikten kastedilen eğer bir bütün olarak Batı uygarlığına öykünme çabasıysa, o zaman eleştirilen şey "Tanzimat Batıcılığı" değil, Batılılaşmanın ta kendisidir. Batıya alternatif olarak reform-öncesi Osmanlı düzeni veya kadim İslam uygarlığı savunulmuyorsa, o zaman savunulan şeyin ne olduğu pek belli olmaz. Eski Osmanlı düzeni veya Batı dışında, Türkiye için geçerli olan uygarlık modeli hangisidir? İslamiyet öncesi Orta Asya mıdır? Hititler midir? Rus sosyalizmi midir? Bu soruların cevabı verilmez.

Vizontele
Vizontele, 2001 yapımı Yılmaz Erdoğan - Ömer Faruk Sorak filmidir. Senaryosunu da Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı film Hakkâri'de geçmekteyse de, burada çekim yapmanın zorluğu nedeniyle çekimler, Van'ın Gevaş ilçesinde yapıldı. Çoğunlukla BKM oyuncularının rol aldığı filmin 2004 yılında Vizontele Tuuba adlı bir devam filmi çekildi.

Yara

-Nedir bu? - İçinde yaramın kabuğu var. - Yaranın kabuğu mu ! - Düşündüm ki fotoğraf vermekten iyidir, fotoğrafa bakar bakar alışırsın ama yara öyle değildir, etimden bir parçadır ne zaman baksan acırsın. ... - İnsan sevdiğine yarasını verir mi ! ...
Vizontele
Into the Wild (2007)

Into the Wild, bir metropolden vahşi hayata, kirlilikten saflığa ve temizliğe dönüş hikayesidir. Önemli bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher aynı zaman başarılı bir atlettir de. Mezuniyet sonrası verilen bir davette ailesine istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik ve yanlış olduğunu söyler. Genç adam tüm mal varlığını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi evinde bırakarak bambaşka bir hayata doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Alaska’nın ıssız ormanlarında sona eren bu yolculuk esnasında ve sonrasında Christopher, hayatını kökünden değiştirecek bazı kişilerle tanışarak, hayatın anlamını ve ölümün kaçınılmazlığını en sert haliyle deneyimleyecektir. 
Ünlü oyuncu Sean Penn'in yönetmenliğini üstlendiği, iki dalda OScar'a aday gösterilen filmin başrollerinde Emile Hirsch ve Vince Vaughn bulunuyor...

Denizin Hüneri

Denizin tek hüneri şiddetli darbeleridir ve ara sıra da olsa kendini güçlü hissetme şansı...Doğrusu deniz hakkında fazla şey bilmem fakat burada durumun böyle olduğunu biliyorum ve yine hayatta güçlü olmanın çok gerekli değil...fakat kendini güçlü hissetmenin önemli olduğunu, en azından bir kere bile olsa kendini tartmanın, bir kere bile olsa kendini insanın en antik koşullarının içerisinde bulmanın, ellerinizden ve kafanızdan başka size yardım edecek birşey olmadan kör ve sağır taşla tek başına yüzleşmenin gerektiğini biliyorum. (into the wild)
Into the Wild (2007)

Yarın

-Yarın ne kadar sürer? -Sonsuzluk ve bir gün kadar.
Eternity and a Day (Sonsuzluk ve Bir Gün)
Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
137
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-08-0660-3
Baskı Sayısı
10. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
YKY
Editörü
Onca Tapınç
Türk edebiyatının "özgür" sesi Sebahattin Ali'den yıllara meydan okuyan öyküler... (Kitabın arka sayfasından alıntılanmıştır)

Vicdan Azabı

Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir.