Türü
Roman
Sayfa Sayısı
784
Baskı Tarihi
2014
ISBN
978-605-360-442-6
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Ali Alkan İnal
Mütercimi
Ergin Altay
Dostoyevski bu eserinde, sara hastası bir genç adamın merkezine yerleştirdiği bir dünyada dürüst ve açık bir insan olarak yaşamanın zorluklarına değinmekte ve toplumun ne kadar da iki yüzlü bir sistem üzerine dayanarak ayakta durduğunu gözler önüne sermektedir. Böyle bir dünyada dürüst olmak "budala" olmaktır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Budala
Arkadaşını keserken bile dua eden dindar
İnanç konusuna gelince, geçen hafta iki günde değişik dört olay yaşadım. Yeni açılmış bir demiryolu hattında yolculuk ediyordum. Öğleden önceydi. S. adında biriyle dört saattir sohbet ediyordum. Trende tanışmıştım kendisiyle. Onunla ilgili çok şey duymuştum. Bu arada onun bir ateist olduğunu da biliyordum. Gerçekten de çok bilgili biriydi ve ben de böyle biriyle sohbet ettiğim için sevinçliydim. Ayrıca çok görgülü, kibar bir insandı, o kadar ki, bilgi yönünden de, anlayış yönünden de kendisiyle aynı düzeyde biriymişim gibi konuşuyordu benimle. Tanrı ya inanmıyordu. Yalnızca bir şeyi şaşırttı beni: Sohbetimiz süresince sanki hiç söz etmiyordu bundan... Özellikle bu durumu beni şaşırtıyordu, çünkü karşılaştığım tüm inançsızlar, bu konuda okuduğum tüm kitaplar, sanki bundan hiç söz etmiyor, bu konuda yazmıyor gibi geliyordu bana; yanı aslında söz ediyor, yazıyor gibi görünseler bile. Bunu ona da söyledim, ama açıkça söyleyememiş veya anlatamamış olacağım ki, bir şey anlayamadı... Akşam geceyi geçirmek için bir otele indim. Otelde bir gece önce cinayet işlenmişti. Öyle ki ben otele indiğimde herkes bu cinayetten söz ediyordu. Yaşını başını almış, üstelik sarhoş da olmayan ve uzun zamandır dost iki köylü çaylarını içtikten sonra aynı odada kalmaya karar vermişler. Ama iki arkadaştan birinin dikkatini son iki gündür arkadaşının boncuk işlemeli kordona bağlı gümüş cep saati çekiyormuş. Besbelli daha önce hiç görmemişti arkadaşında bu saati. Hırsız değilmiş bu köylü, hatta dürüst bir insanmış, bir köylü olarak yoksul da sayılmazmış. Gelgelelim bu saat öylesine hoşuna gitmiş, onu öylesine cezbetmiş ki, dayanamamış; arkadaşı arkasını dönünce bıçağını çıkarmış, usulca yaklaşmış arkasından, bıçağı saplayacağı yeri nişanlamış, gözlerini yukarı kaldırıp haç çıkarmış, içi sızlayarak “Tanrım, İsa’nın hatırı için affet beni!” diye dua ettikten sonra koyun keser gibi kesmiş arkadaşının boğazını. Çıkarıp almış cebinden saati.
Rogojin kahkahalarla gülmeye başladı. Gülme nöbetine tutulmuş gibiydi. Biraz önceki asık suratını düşününce bu gülüşünü yadırgamamak elde değildi.
Neredeyse tıkanırcasına, katılırcasına gülerek haykırdı:
— Buna bayıldım işte! Evet, çok hoş! Biri Tanrı ya inanmıyor, öteki ise o kadar inanıyor ki, arkadaşını keserken bile dua ediyor... Yok prens kardeşim, inanılacak gibi değil! Ha-ha-ha! \ Evet, harika bu!..
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
198
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-114-289-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Ayşe Tuba Ayman - Sakine Korkmaz
Felsefe Yazıları, diğer eserlerinden farklı olarak Hilmi Yavuz'un felsefeci kimliğini öne çıkarırken, birikim ve analizlerine vurgu yapıyor.
Marksizm ve Etik
Marksizmin, kuşatıcı ve bütünsel bir 'etik'i ve bir hukuk kuramı olmadığı, olamayacağı; çünkü 'ahlak'ın ve 'hukuk'un birer 'üstyapı' kurumu (düzlemi) olarak sınıf-bağımlı (classbound) bir konumda bulundukları; dolayısıyla da, olsa olsa sınıf-bağımlı bir ahlaktan ya da sınıf-bağımlı bir hukuktan söz edilebileceği öne sürülür; 'hukuk'un ve 'etik'in, bağımlı oldukları (toplumsal) sınıfa gönderme yapılarak tarumlanabileceği belirtilir: 'Feodal' ahlak, 'burjuva' hukuku vb. örneklerinde olduğu gibi.
Bu öne sürüş doğruysa, Marksizm bağlamında bütünsel, kuşatıcı ve sınıf-bağımlı olmayan bir etikten ya da bir hukuk kuramından değil, sınıf-bağımlı olduğu için parçalı (fragmentary) bir ahlaktan (küçük harfle) ve bir hukuktan söz edilebileceği çıkarımsanabilir mi? Bir başka deyişle, Marksizmde hukukun ve ahlakın sınıf-bağımlı oluşunun, hukuka ve ahlaka ilişkin bütünsel, kuşatıcı ve sınıf-bağımlı olmayan bir kuramı zorunlu olarak dışta bıraktığı söylenebilir mi?
Daha başından şunu söylemekte yarar var: Marksizmin kurucularının ayrı bir etik ya da bir hukuk kuramı öne sürmek gibi bir niyetleri olmamıştır. Tersine: Marx'ın ahlaksal önkabullere dayalı normatif bir etik ya da soyut haklara dayalı bir hukuk kuramını reddettiğini bile söyleyebiliriz.
Stalker
İz Sürücü (Rusça: Сталкер) Andrei Tarkovsky`nin 1979 tarihli filmi. Film üç adamın (yazar, bilim adamı ve iz sürücü) Bölge`ye (Zone) yolculuğunu ve Bölge`de yaşadıklarını anlatır. Bölge`ye girmek yasaktır, çünkü Bölge insanın girdiği zaman en içteki dileğini gerçekleştirdiğine inanılan bir odaya sahiptir. Filmin başrol oyuncuları; iz sürücü rolünde Alexander Kaidonovsky, yazar rolünde Anatoly Solonitsyn ve profesör rolünde Nikolai Grinko`dur. Alice Friendlich`de İz Sürücü`nün karısı rolündedir.
Film, Boris ve Arkady Strugatsky kardeşlerinYol Kenarında Piknik adlı kısa romanının (Rusça:Пикник на обочине) birebir olmayan bir uyarlamasıdır. Romanda, Bölge bilime karşı gelen birçok garip yapıdan ve döngüden oluşur. Romanla film tam anlamıyla aynı olmasa da karakterler ve yaşadıklarına tepkileri benzerdir.
Sertleşen Kaybediyor Demektir
Zayıflık kutsal, güç ise değersizdir. İnsan doğduğunda zayıf ve esnektir. Öldüğünde güçlü ama çürümüştür. Çürümek ve güç, ölümün yoldaşlarıdır. Esneklik ve zayıflık ise varlığın tazeliğini ifade eder. Bundan ötürü sertleşen kaybediyor demektir.
Stalker
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
192
Baskı Tarihi
Ocak 2013
ISBN
978-605-08-0273-3
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Sakine Korkmaz
Neden Altını Çizdim?
Bilerek kötülük yapılabilir mi sorusuna Yunan ve Hristiyan medeniyetlerinin verdiği cevaplar taban tabana zıt!
Bile bile kötülük yapmak
Hıristiyanlık ve Eski Yunan düşüncesi arasında paralellik olduğu söylense de, aslında bu iki düşüncenin birbiriyle fazla ilgili olmadığı görülecektir. Eski Yunan düşüncesi ile Hıristiyan düşüncesi arasında kötülük-günah konsepti bağlamında bir karşılaştırma yapıldığında, benzerliğin olmadığı açık bir biçimde anlaşılabilir. Eski Yunan'da başta Sokrates, Platon ve Aristoteles'te 'acrasia' (bilerek kötülük yapma) görüşü reddedilir. Çünkü Sokrates'e göre, bilgi ile yapıp etme arasında birebir ve zorunlu bir ilişki bulunur. Bu yapıp etmeler, ahlak alanıyla ilgilidir; çünkü ahlak, kendini yapıp etmede belli eder. Söz, insan ahlakının bir ölçüsü değildir; önemli olan, insanın yaptığıdır. Bilgi ile yapıp etme arasındaki ilişkinin zorunlu oluşu da şöyle açıklanabilir: Bir insan, herhangi bir davranışın kötülük yapmak anlamına geldiğini biliyorsa, onu yapmaz. Yani 'acrasia', bilerek kötülük yapma, Eski Yunan düşüncesi için geçerli değildir. Yunan düşüncesinde episteme etikayı belirler.
Eski Yunan ile Hıristiyan düşüncesi arasında kötülük-günah benzerliğinden söz etmek mümkün değildir. Çünkü Hıristiyan doktrininin temeli, aslî günah, yani insanın içinde bir kötülükle doğmasıdır. Kötülük, insan tarafından içselleştirilmiş durumdadır. Varlığına bulaşan kötülük, insanı bile bile kötülük yapmaya iter. Bir başka deyişle, bir tarafta kötülüğün bilerek yapıldığı; öte yanda ise, bunun imkânsız olduğu düşüncesi bulunmaktadır.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
416
Baskı Tarihi
Nisan 2013
ISBN
978-975-352-011-9
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Allah (c.c), kendi yolunun küllenmiş işaretlerini hatırlatmak için zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, mesajlarını yaymaya çalışırken hem kendilerini engellemek isteyenlerin, hem de taraftarlarının zulümlerine maruz kalmışlardır.
Bu taraftarlardan bir kısmı peygamberin getirdiği sahih inancı olduğu gibi yaşamaya çalışırken, bir diğer kısmı kitabı tahrif etmek, bidat ve hurafelere tâbi olmak ve peygamberlerini adeta ilahlaştırmak gibi durumlara düşmüşlerdir.
Aklın kutsanması ve kelam
Müslümanların diğer inanç mensuplarıyla karşılaşmaları, özellikle de hummalı bir çalışma sonucunda Arapçaya aktarılan binlerce yıllık felsefe birikimi anlayışlarda değişikliklere yol açmıştır. Sonuçta bilginin kaynağı ile ilgili İlâhî esas, anlaşılan biçimiyle düşüncelerde bozulur. Önceki Müslümanlar, insanın ancak Allah’ın insana bildirdiği kadarını bilebileceğine (Bakara; 255), gaybı ancak Allah’ın bileceğine (En’am; 59) bu bilgileri eğer Allah insanlara bildirmeyi dilerse bunun yolunun vahiy olduğunu (Cin; 26-27) son vahyin ise Hz. Muhammed (sav)’e geldiğini ve ondan sonra kesildiğini, sonuç itibarıyla bilginin kaynağının öncelikle Kur’an ve ona bağlı olarak Sünnet olduğunu bilir ve ona göre yaşantısını düzenlerler. Bu anlayış ve inancın bozulması, insanları alternatif bilgi kaynakları aramaya iter. Önce akla sarılınır. Bilginin tek ve asıl kaynağının akıl olabileceği düşünülür, insanın, aklı aracılığıyla bilinmesi gerekenleri bilebileceği zannedilir. Hatta öyle ki bazıları akılla nakil (vahiy bilgisi) çatışacak olsa aklın tercih edilmesi gerektiğini belirtirler. Görünüşte vahyi inkar etmeyen tavrın, gerçekte aklı vahyin üzerine çıkarmasından başka birşey değildir bu. O anlayışa göre aklın yanılabileceği kabul edilmek istenmez. Vahyin bile yorumu çoğu zaman asıl biçimi dikkate alınmadan sadece akıl aracılığıyla yapılır bir duruma gelinir ki, bu süreçte akıl vahye değil vahiy akla tabi kılınır. Akıl-nakil tartışmalarının sonucunda bir düşünce ekolünün oluşması gecikmez. Bu Kelâm’dır. Böylelikle kendisiyle ilgili olarak gelecekte ne kazanacağım (başına neler gelebileceğini) ve nerede ne zaman öleceğini bilemeyen insan, duyularıyla hissedemediği, aklının sınırlarını aşan varlığı, Allah’ı tartışmaya, onun sıfatları, özellikleri konusunda düşünceler üretmeye başlamış olur. Nasıl olsa bir kez sonsuz oranda tevil kapısı açılmıştır, işe gelmeyen naslar tevil edildikçe edilir. Naslar düşüncelere uydurulur, düşünceler naslara değil. Önceden de belirttiğimiz gibi bu aklı mutlaklaştırmaktan başka birşey olmaz. Çünkü akılla, istenmeyen tevil ediliyor, aklın ulaştığı doğru kabul ediliyorsa, orada nassın mutlak doğru kabul edildiğinden bahsedilemez. Doğru kabul edilen, ölçü olan birşey vardır ki o da akıldır. Bazan da yapılan işlere meşruluk kazandırmak için hadisler uydurulur. Amaç aklı biraz daha yüceltebilmektir. En tartışılmaz vahiy ürünlerini bile tevil edenler işlerine geldiği için mevzû hadisleri veya zayıf senetli hadisleri mutlak doğru gibi kabul etme eğilimi gösterirler. Bu onların kendi içlerindeki çelişkinin açığa çıkışından başka birşey değildir. Konuyla ilgili olarak “Kişinin aklı dinidir”, “Aklı olmayanın dini de yoktur.”, “Allah, kendisi için akıldan daha değerli bir varlık yaratmamıştır.”, “Akılca ileride olan, Allah’a yakınlık bakımından daha önde olur.”, “Herşeyin bir esası vardır; Müslümanın dayandığı esas, akıldır.”, “Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır.” gibi mevzû veya zayıf senetli sözler sloganlaştırılır, davanın temelleri olarak kullanılırlar.
The Last Samurai (Son Samuray)
Japonya'nın modernizasyonuna dair olan hikâyede Yönetmenliğini Edward Zwick yapıyor ve başrolde Tom Cruise yeralıyor. Cruise'a Japon aktör Ken Watanabe ve Shin Koyamada eşlik ediyor.
Konusu
1870'lerin Japonya'sında Amerikan ordusundan Yüzbaşı Nathan Algren, Japon İmparatorunun davetlisi olarak, ülkenin ilk modern ordusunu eğitmek üzere Tokyo'ya gelir.
Algren, komuta ettiği japon ordusunun başında savaştığı Samuraylara esir düşer. Samurayların son lideri Katsumoto (Ken Watanabe) yeni düşmanlarının kim olduğunu ve ne olduğunu anlamak için onun öldürülmesine izin vermez ve onu yaşadıkları samuray köyüne götürür. Yüzbaşı Algren samuray kültürüyle tanışır ve çok etkilenir. Bir samuray savaşçısı gibi hareket etmeyi,kılıç kullanmayı öğrenince büyük bir kararın eşiğine gelir. İki taraf arasında kalmıştır ve onurunun doğru yolu göstermesini bekler.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Son_Samuray
Kabus
Nathan Algren:Peki sana başka neler anlattı?
Katsumoto: Söylediğine göre geceleri kâbus görüyormuşsun
Nathan Algren:Her asker kâbus görür
Katsumoto:Hayır... sadece yaptıklarından utananlar görür
The Last Samurai (Son Samuray)
V for Vendetta
V for Vendetta, 2005 yılı ABD - Almanya ortak yapımı olup 2006'da gösterime giren film. Wachowski biraderlerin sinemaya uyarlayıp yapımcılığını üstlendiği filmi, daha önce Matrix üçlemesinde yardımcı yönetmenlik yapan James McTeigue yönetti. V for Vendetta, Alan Moore'un yazıp David Lloyd'un çizdiği aynı isimli çizgi romandan beyaz perdeye uyarlandı.
Filmin başrollerini Hugo Weaving ("V") ve Natalie Portman ("Evey Hammond") paylaşır. Hikâye; geleceğin İngiltere'sinde (2020) geçmektedir. Diktatör bir rejime bireysel bir başkaldırının nasıl toplumsal hale geldiğini gösterir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/V_for_Vendetta_(film)
Adalet
Bu gece size en ciddi yeminimi ediyorum.
Adalet hızlı olacak, dürüst olacak
..ve merhametsiz.. (V)
V for Vendetta
V for Vendetta
V for Vendetta, 2005 yılı ABD - Almanya ortak yapımı olup 2006'da gösterime giren film. Wachowski biraderlerin sinemaya uyarlayıp yapımcılığını üstlendiği filmi, daha önce Matrix üçlemesinde yardımcı yönetmenlik yapan James McTeigue yönetti. V for Vendetta, Alan Moore'un yazıp David Lloyd'un çizdiği aynı isimli çizgi romandan beyaz perdeye uyarlandı.
Filmin başrollerini Hugo Weaving ("V") ve Natalie Portman ("Evey Hammond") paylaşır. Hikâye; geleceğin İngiltere'sinde (2020) geçmektedir. Diktatör bir rejime bireysel bir başkaldırının nasıl toplumsal hale geldiğini gösterir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/V_for_Vendetta_(film)
Sistem..
Ben de her insan gibi severim, ama onun anısına hürmeten şimdi buradayım. Geçmişte yaşanan o çok önemli olayda mücadele ederken hayatını kaybeden insanların anısına böyle bir kutlama yapmak istedim, ve böylece 5 Kasım gününün artık hiç hatırlanmadığını anladım. Bu yüzden oturup biraz sohbet etmemiz iyi olacak diye düşündüm. Elbette konuşmamı istemeyen kişilerde vardır, eminim şu anda telefonlarda emirler yağdırılıyor ve silahlı adamlar yola çıkmaya hazırlanıyordur. Neden? Çünkü konuşulmaya çalışılan yerde coklar söz alıncaya kadar sözler her zaman gücünü korumaya devam eder.
V for Vendetta
V for Vendetta
V for Vendetta, 2005 yılı ABD - Almanya ortak yapımı olup 2006'da gösterime giren film. Wachowski biraderlerin sinemaya uyarlayıp yapımcılığını üstlendiği filmi, daha önce Matrix üçlemesinde yardımcı yönetmenlik yapan James McTeigue yönetti. V for Vendetta, Alan Moore'un yazıp David Lloyd'un çizdiği aynı isimli çizgi romandan beyaz perdeye uyarlandı.
Filmin başrollerini Hugo Weaving ("V") ve Natalie Portman ("Evey Hammond") paylaşır. Hikâye; geleceğin İngiltere'sinde (2020) geçmektedir. Diktatör bir rejime bireysel bir başkaldırının nasıl toplumsal hale geldiğini gösterir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/V_for_Vendetta_(film)
Fikirlere Kurşun İşlemez..
Bu maskenin altında etten daha fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var, Bay Creedy. ve fikirlere kurşun işlemez!
V for Vendetta
Dreams
Düşler (Japonca: 夢, Yume), 1990 Japonya yapımı sinema filmdir. Filmin yönetmeni Akira Kurosava'dır. Filmin çekimleri 11 Mayıs 1990'da tamamlanmıştır. Film, Akira Kurosava'nın kendi rüyalarından oluşuyor.
Gece
- burada hiç ışık yok!
- evet, çünkü ışığa gerek yok!
- ama gece çok karanlık olur.
- doğru, zaten öyle de olmalıdır!
- evet, çünkü ışığa gerek yok!
- ama gece çok karanlık olur.
- doğru, zaten öyle de olmalıdır!
Dreams