Türü
Roman
Sayfa Sayısı
227
Baskı Tarihi
Mayıs 2010
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin ilk safhasını noktalayan Serbest Fırka denemesi... 1929 büyük ekonomik buhranı ve buna eşlik eden ağır kuraklık tehlikesi. Şeyh Sait ve ilk Dersim isyanları bastırılmış, Takrir-i Sükûn yasaları ile her tür muhalefet ezilmiş, dağıtılmış, “Atatürk devrimleri” yürürlüğe girmiştir. Yağmur Beklerken’de Tarık Buğra Serbest Fırka denemesi/girişimi ekseninde bütün bu gelişmelerin Anadolu taşrasındaki sonuç ve yansımalarını konu edinirken aslında on yıllık Cumhuriyet’in bir bilançosunu da yapmaktadır. 1946-50’de DP’yi zafere taşıyacak hareketin ipuçları, bu hareketin odağında yer alan sağ/muhafazakâr zihniyetin devlet, demokrasi, parti... kavramlarının sosyo-politiği, psikolojisi, Yağmur Beklerken’in o alabildiğine gerçekçi, canlı taşra tipleri ve diyalogları içerisine gayet ustaca serpiştirilmiştir. Bu haliyle bu kitap, sadece Serbest Fırka’nın kapatılması öncesi Türkiye taşrasının değil, darbeler öncesi Türkiye’nin sağ/muhafazakâr gözden görünümü olarak da okunabilir.

Kaleminden kan damlayan yazar

Rahmi, o yanda, bu yanda "kaleminden kan damlayan" kavgacı yazarları sevmiyordu. Onların, başta, Arif Oruç, fikir için, tüzük için, sistem için değil, kendi çıkarları, şöhretleri için, hatta- belki de- iddialarına, savunur göründüklerine tamamen zıt amaçlar için çalıştıklarından kuşkulanıyordu.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Türkmen'in işine akıl erebilemez!

- Akıl ermez bu Türkmen'in işine, hiç ermez şövalyem... Yiyecek ekmeği yoktur, kapısına varsan yol sormaya, çabalar ki sofra kursun! Şövalye, çok keyifli bir şey duymuş gibi, hi hi hi diye güldü: - Ne yedirecek ekmeği olmayan zibidi? - Koşar hemen konuya komşuya... Hiçbir şey uydurmasa, ekmekle turşu çıkarır!.. "Demin yedim!" diyerek yalan söyler, hep sana yedirmek için... Değerli silahları kalmıştır ellerinde bir... Bunları ölseler satmazlar! Bir de savaş atı olan yemez yedirir, giymez giydirir, bakar gözü gibi... Evet, şövalyem, Türkmen'in işine akıl erebilemez!

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
242
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Bordo Siyah
Neden Altını Çizdim?
Bu satırları okurken ister istemez son samuray filmini hatırladım.

The Last Samurai

Japonlar dinlerini ve milletlerini muhafaza etmek şartıyla batı medeniyetine girdiler.Bu sayede her hususta avrupalılara yetiştiler. Japonlar böyle yapmakla dinlerinden,milli harslarından hiç bir şey kaybettiler mi? Asla! O halde biz niçin tereddüt ediyoruz?

Sayfa Sayısı
352
Baskı Tarihi
1997
Yazılış Tarihi
1979
ISBN
975-437-065-6
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Türkiye’deki anarşinin otopsisidir. Romanda, yalnız boşa giden gençliklerin hikâyesini değil, içine düşürüldüğümüz kaosun çarpıcı grafiğini de bulacaksınız. Yıllardan beri Türkiye’de bütün görevleri, ödevleri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran kalleş demagojileri sergilemektedir. eri ve sorumlulukları, dolayısı ile de toplum hayatımızı paslandıran kalleş demagojileri sergilemektedir. İnsana ve insanın gerçek hayatına kurulan tuzağın romanlaşmasıdır bu kitap.
Neden Altını Çizdim?
Bu öğüdü iyi tutuyoruz galiba...

İhtiyar'ın mottosu...

Doğru'yu, yararlı'yı, hak'kı ve hakîkat'ı çürütmek için onlara sersem savunucular bul!

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
64
Baskı Tarihi
1963
Yazılış Tarihi
1918
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Serdengeçti Neşriyat
Bu kitap, Gökalp’in en temel konulardaki fikirlerini söylediği önemlieserlerinden biridir. Onun fikir dünyasına girişi bu eser ile yapılmalıdır. 21. yüzyılı yaşadığımız şu günleri (de) anlattığı bu küçük hacimli eser içinde serdedilen fikirlerden neredeyse mazide kalmış olanı yoktur. 100 sene öncesinin aydını olarak Gökalp bizim gündemimizi konuşmaktadır.
Neden Altını Çizdim?
Mütefennin: Alim, münevver, fen adamı. Teknik ilimle uğraşan.

Bizde fen tahsili bir vasıta değil, bir gayedir.

Fenler sanayiden doğar, sanayii sevk ve idareye uğraşır. Bizde fen tahsili bir vasıta değil, bir gayedir. Halbuki bizim mütefenninlerimiz yanlız fenden bahsetmeyi bilirler, fennin tatbikatiyle uğraşmaya iktidarları yoktur. O halde bizde hakikî mânasiyle ne fen, ne de mütefennin vardır.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
64
Baskı Tarihi
1963
Yazılış Tarihi
1918
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Serdengeçti Neşriyat
Bu kitap, Gökalp’in en temel konulardaki fikirlerini söylediği önemlieserlerinden biridir. Onun fikir dünyasına girişi bu eser ile yapılmalıdır. 21. yüzyılı yaşadığımız şu günleri (de) anlattığı bu küçük hacimli eser içinde serdedilen fikirlerden neredeyse mazide kalmış olanı yoktur. 100 sene öncesinin aydını olarak Gökalp bizim gündemimizi konuşmaktadır.
Neden Altını Çizdim?
Yüz senedir aynı problemler... Yüz sene önce teşhis konulmuş ama tedavi yüz sene sonraya kalmış...

Memura dayanan hükûmetler zayıf olmaya mahkumdur

Memleketimizde kuvvetli bir hükumet teessüs edememesi, Türklerin iktisadi sınıflardan mahrumiyeti yüzündendir. Hangi millette hükûmet, iktisadi sınıflara istinat ederse orada hükûmet, gayet kuvvetli olur; çünkü tüccar, sanatkâr, iş adamı sırf kendi, faydası için hükûmetin kuvvetli olmasını ister. Hangi memlekette hükûmet, memurlar sınıfına istinat ederse orada hükûmet daima zayıftır; çünkü mazul memurlar iş başına geçmek, mensup memurlar daha yüksek bir mevkie yükselmek için daima mevcut hükûmeti devirmeye çalışırlar.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
64
Baskı Tarihi
1963
Yazılış Tarihi
1918
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Serdengeçti Neşriyat
Bu kitap, Gökalp’in en temel konulardaki fikirlerini söylediği önemlieserlerinden biridir. Onun fikir dünyasına girişi bu eser ile yapılmalıdır. 21. yüzyılı yaşadığımız şu günleri (de) anlattığı bu küçük hacimli eser içinde serdedilen fikirlerden neredeyse mazide kalmış olanı yoktur. 100 sene öncesinin aydını olarak Gökalp bizim gündemimizi konuşmaktadır.

Üç cereyan da hakikî ihtiyaçlardan doğmuştur

İslamlaşmak fikrinin mürevvici "Sırâtı Müstakim", "Sebilürreşad", Türkleşmek fikrinin mürevvici "Türk Yurdu" mecmualarıdır. Dikkat olununca (modernleşme ile beraber) bu üç cereyanın da hakikî ihtiyaçlardan doğmuş olduğu görülür.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Rum bacıları

Karıları bile dövüşkendir Ertuğrul Bey'in... Bunlara "Rum bacıları" derler, başkanları, Demircan eniştemin anası Bacıbey'dir. Bunların töreleri de, gaziler, savaşçı dervişler töresi gibi, din yayma üstünedir. Anladın mı neden razılık vermemekte Bacıbey, Demircan enişteme? Bunlar Hıristiyanları tenhada tuttular mı, kılıcı kafalarında çevirip "imana gel yaa kâfir, bitiyorsun" demeden, geçemezler. Aslında bunlar dur durak bilmeyecek, kitaplarının kavlince, hiç at sırtından inmeyecek, boyuna seğirtecek...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
651
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Yazılış Tarihi
1968
ISBN
975-273-133-3
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İthaki
Editörü
Sevengül Sönmez

Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar bilinmez...

Mavro içini çekti. (babam) "Adam öldürmeyi zanaat edinmekte adamlık yok!" derdi, "Akıllı adam ömrü boyu kılıç taşımaz" derdi, "Hamallıktır" diye gülüverirdi. "Kılıç hamallarının çoğu kancık olur, oğlum Mavro, zartına zurtuna bakma sen," derdi. "Kılıç kılıcı çeker üstüne... 'Ölmeyeyim' dersen, atik davranıp karşısındaki öldüreceksin... Atik davranıp öldürmeninse çizgisi çok bulanıktır... Yiğitlik nerde biter, kahpelik nerde başlar, bilinmez!" derdi. "Silahşörlükte Kahpelikle adam vurmaya da bir kez başlayan, hiç iflah olmaz!" derdi rahmetli...

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
242
Baskı Tarihi
2004
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Bordo Siyah

Gökalp'in dilde sadeleştirme çalışmalarına karşı tutumu 2

Türkçeyi ıslah için bu lisandan bütün arabi ve farsi kelimeleri değil,umum arabi ve farsi kaideleri atmak.Arabi ve farisi kelimelerden de Türkçesi olanları terkederek ,Türkçe bulunmayanları lisanda yerinde bırakmak